İSRAİL – FİLİSTİN, LÜBNAN, İRAN ÇATIŞMALARININ TARİHÇESİ

İsrail-Filistin sorunu, Ortadoğu’nun en uzun süreli ve karmaşık çatışmalarından biri olup, bölgedeki diğer ülkeler ve etnik gruplar üzerinde de derin etkiler bırakmıştır. Bu çatışma, sadece İsrail ve Filistin arasındaki bir toprak meselesi değil, aynı zamanda Lübnan, İran ve diğer Müslüman ülkeleri de içine alan geniş bir jeopolitik dinamikle ilişkilidir. Türkiye ve Kürtler de bu bölgesel gerilimlerden etkilenmiştir. 

Filistin toprakları, 1517-1917 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçasıydı. 19. yüzyılın sonlarına doğru, Yahudiler arasında Siyonist hareket güç kazandı. Theodor Herzl önderliğinde, Yahudiler için bir ulusal yurt kurma fikri, özellikle Avrupa’da artan Yahudi karşıtlığı ile birlikte Filistin’de somutlaşmaya başladı.

Birinci Dünya Savaşı sırasında, İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour, Yahudi halkına Filistin’de bir ulusal yurt vadeden ünlü “Balfour Deklarasyonu”nu yayımladı. Bu durum, Filistinli Araplar arasında büyük bir tepki doğurdu. 1917’de Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilgisiyle, Filistin, Britanya mandası altına girdi. 1920’ler ve 1930’lar boyunca, Yahudi göçü hızla arttı, bu da Arap halkıyla çatışmaları derinleştirdi.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Birleşmiş Milletler 1947’de Filistin’in Araplar ve Yahudiler arasında iki devletli bir çözümle bölünmesini önerdi. Arap ülkeleri bu planı reddetti. 1948’de İsrail’in bağımsızlığını ilan etmesiyle, çevredeki Arap ülkeleri İsrail’e savaş açtı. Bu savaşın sonucunda, İsrail topraklarını genişletti ve yüz binlerce Filistinli mülteci durumuna düştü. Ve 500.000 ne yakını Lübnan’a sığındı.

Lübnan, Orta Doğunun Paris’i olarak anılırdı, özellikle Filistinli mülteciler ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) varlığı nedeniyle İsrail-Filistin çatışmasında kilit bir ülke olmuştur. 1975-1990 Lübnan İç Savaşı sırasında FKÖ, Lübnan’da önemli bir güç kazanarak İsrail’e karşı saldırılar düzenlemiştir. İsrail ise 1982’de Lübnan’ı işgal etmiş ve FKÖ’yü Beyrut’tan çıkarmıştır. Bu işgal, İran tarafından Hizbullah gibi Şii grupların oluşumuna yol açtı. İsrail ve Hizbullah arasındaki gerilim, 2006’daki Lübnan Savaşı da dahil olmak üzere birçok çatışmaya neden olmuştur.

İsrail ve Suriye arasındaki çatışmalar, özellikle Golan Tepeleri üzerindeki egemenlik meselesi nedeniyle uzun süredir devam etmektedir. 1948 Arap-İsrail Savaşı’ndan itibaren Suriye, İsrail’e karşı sert bir duruş sergilemiştir. 1967’deki Altı Gün Savaşı sırasında İsrail, Suriye’den Golan Tepeleri’ni ele geçirmiş ve bu bölgeyi 1981’de ilhak etmiştir, ancak bu ilhak uluslararası toplum tarafından tanınmamaktadır. İki ülke arasında birçok kez dolaylı çatışmalar yaşanmış, Suriye’nin İran ve Hizbullah gibi İsrail karşıtı güçlere destek vermesi gerilimleri artırmıştır. Son yıllarda Suriye İç Savaşı sırasında İsrail, İran’ın Suriye’deki varlığına karşılık olarak Suriye topraklarına hava saldırıları düzenlemiştir. Bu durum, iki ülke arasındaki gerilimi ve bölgesel güç mücadelesini daha da derinleştirmiştir.

İran, Şah yönetimi İsrail’i desteklerken; 1979 İslam Devrimi’nden sonra ABD ve İsrail’e karşı sert bir politika benimsemiştir. Devrim sonrasında Filistin davasını destekleyen İran, özellikle Hizbullah ve Hamas gibi gruplara maddi ve askeri destek sağlayarak İsrail’e karşı dolaylı bir mücadele sürdürmüştür. İran, İsrail’in bölgedeki varlığını meşru kabul etmez ve Filistinlilerin direnişini savunur. Bu, İran ile Batı arasında nükleer anlaşmalar dahil olmak üzere çeşitli diplomatik sorunlara yol açmıştır.

İsrail-Filistin sorunu, başta Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün gibi Arap ülkeleri olmak üzere pek çok Müslüman ülkeyi ilgilendirmiştir. Mısır, 1979’da Camp David Anlaşması’yla İsrail ile barış yaparak Filistin davasında önemli bir kırılma noktası yaratmıştır. Ancak bölgedeki diğer ülkeler İsrail’le ilişkilerini normalleştirene kadar Filistin davasını savunmayı sürdürmüştür. 2020’de İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn gibi ülkeler arasındaki diplomatik normalleşme süreci (Abraham Anlaşmaları) yeni bir jeopolitik denge oluşturmuştur.

Türkiye, İsrail-Filistin çatışmasında önemli bir diplomatik aktördür. 1949’da İsrail’i tanıyan ilk Müslüman ülke olan Türkiye, uzun yıllar İsrail ile güçlü ekonomik ve askeri ilişkiler kurmuştur. Türkiye, Filistin’in bağımsızlığına destek vermekte ve iki devletli çözümü savunmaktadır.

Ortadoğu’daki etnik ve mezhepsel çatışmalar, Kürtler üzerinde de dolaylı etkiler yaratmıştır. Kürtler, Türkiye, İran, Irak ve Suriye gibi ülkelerde dağınık bir nüfusa sahiptir. Özellikle İsrail ile Kürtler arasında dolaylı bir ilişki söz konusudur. İsrail’in, Irak’taki Kürtler ile ekonomik ve siyasi ilişkiler geliştirdiği bilinmektedir. Tükler, Kürtler ve diğer Orta Doğu halkları duygusal olarak Filistin halkını desteklemektedir; fakat ülkelerin duyguları yoktur, çıkarları vardır.

İsrail-Filistin sorunu, tarihsel olarak birçok Müslüman ülkenin dış politikasında merkezi bir konu olmuştur. Bölgedeki diğer aktörler, kendi stratejik çıkarları doğrultusunda bu sorunu şekillendirmiştir. Orta Doğu’da kısa süreli ateşkesler olsa da sular durulmayacaktır. İran – İsrail doğrudan savaşması her iki ülkenin de nükleer silahlarının olmasından ve Nato (AB, ABD) – Rusya, Çin dengelerinden dolayı muhtemel olmasa da bu savaş İsrail ile İran destekli ülkeler ve milis güçler arasında uzun bir süre daha devam edecektir.

MEHMET TEKDAĞ

Görsel:Wikipedia

Benzer Haberler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Yazıda Dikkatinizi Çekebilir!
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün