Bilişsel Davranışçı Terapide Müdahale Yöntemleri

2.Bölüm
Bilişsel Davranışçı Terapide danışan ile gerçekleştirilen oturumlarda hedefe giden yolda farklı müdahale teknikleri kullanılmakta olup bunlara sokratik sorgulama, yönlendirilmiş keşif, sorunu küçük parçalara ayırma, sorun çözümüne engel olan anlık düşünce ve inançları saptama, anlamlara ulaşma, kanıt inceleme, çifte standardı gösterme, alternatif açıklama buldurtma, rol oynatma, fayda/zarar analizi, maruz bırakma gibileri örnek olarak verebilmektedir (Hackney ve Cormier, 2008).
Öte yandan oturumların son aşamasında psikolojik iyi oluşu ve psikolojik dayanıklılığı, arttırmaya ve nüksü önlemeye vurgu önerilmektedir. Bu kapsamda başka kişilerle bağlantı kurmayı teşvik etmenin, felaket düşüncesini değiştirmeye yönlendirmenin, gelecekle ilgili iyimserliği yerleştirmenin, değiştirilemeyecek durumları veya koşulları kabullendirmenin, hedeflere doğru çalışma ve zorluklar karşısında kaçınmayı azaltmaya yönlendirmenin, zorluk durumunda büyümenin yollarını arattırmanın, olumlu çekirdek inançları güçlendirmenin, stresli durumlarda daha geniş bir bakış açısı arattırmanın, özbakım becerileri kazandırmanın ve meditasyon veya manevi bir uygulama ile tanıştırmanın faydalı olabileceği belirtilmektedir (Gökmen ve Batmaz, 2024).
Bilişsel Davranışçı Terapide danışan ile gerçekleştirilen oturumlarda kullanılan müdahale teknikleri şu şekilde ifade edilmektedir (Gökmen ve Batmaz, 2024; Pehlivan, 2016:
– Sokratik Sorgulama: Danışanın düşüncelerini sorgulamak ve bu düşüncelerin doğruluğunu test etmek için kullanılan bir yöntemdir. Danışanın düşünce süreçlerini anlamasına yardımcı olur.
– Yönlendirilmiş Keşif: Danışanın içsel dünyasını keşfetmesine ve derinlemesine düşünmesine yardımcı olur. Sorular aracılığıyla daha derin ve anlamlı içgörüler elde etmeyi amaçlar.
– Sorunu Küçük Parçalara Ayırma: Büyük ve karmaşık sorunları daha yönetilebilir parçalara bölmek, sorunun ele alınmasını kolaylaştırır.
– Anlık Düşünce ve İnançları Saptama: Danışanın anlık düşüncelerini ve inançlarını belirlemek ve bu düşüncelerin gerçekçiliğini sorgulamak için kullanılır.
– Anlamlara Ulaşma: Danışanın yaşadığı deneyimlerin altında yatan anlamları ve inançları keşfetmeyi amaçlar.
– Kanıt İnceleme: Danışanın olumsuz düşüncelerini destekleyen veya çürüten kanıtları araştırarak, daha dengeli bir bakış açısı geliştirmesine yardımcı olur.
– Çifte Standardı Gösterme: Danışanın kendi düşüncelerini başkalarınınkilerle karşılaştırması, genellikle daha objektif bir bakış açısı kazanmalarına yardımcı olabilir.
– Alternatif Açıklama Buldurtma: Danışana, olumsuz olayları farklı bir perspektiften değerlendirmesini sağlamak için alternatif açıklamalar buldurulur.
– Rol Oynatma: Danışanın sorunlarını veya kaygılarını farklı bir bakış açısıyla görmesini sağlamak için rol oynamaya dayalı teknikler kullanılır.
– Psikolojik İyi Oluşu ve Dayanıklılığı Arttırmak: Danışanın psikolojik dayanıklılığını ve iyi oluşunu artırmaya odaklanır. Bu, olumlu bakış açısını desteklemek, kişisel bağlantıları güçlendirmek ve felaket düşüncelerini değiştirmek gibi stratejileri içerebilir.
– Değiştirilemeyecek Durumları Kabul Etmek: Danışanın değişmeyen durumları kabullenmesine ve bu durumlarla nasıl başa çıkacağını öğrenmesine yardımcı olur.
– Stresle Başa Çıkma Becerilerini Geliştirmek: Kişinin stresli durumlarda daha etkili bir şekilde başa çıkmasını sağlamak için çeşitli stratejiler önerilir. Bu, özbakım becerilerini geliştirmek, meditasyon veya manevi uygulamaları denemek gibi şeyleri içerebilir.
Bilişsel kuramın önemli kavramlarından biri de bilişsel çarpıtmadır. Bilişsel çarpıtma kişinin olayları öznel yorumlama biçimidir. Bilişsel çarpıtmalar gerçeklik filtresinden geçmeyen, kişinin kendine özgü değerlendirmelerine dayalı düşünme şekilleridir. Çok sayıda bilişsel çarpıtma bulunmaktadır (Martin, 2024).
Bilişsel Müdahaleler
Bilişsel müdahaleler, hastanın kendi inancının dışardan nasıl göründüğünü fark etmesini, bu inançların ayrıntılı ve özenle incelenmesini, hastaya farklı bakış açılarının kazandırılmasını sağlar. Bu müdahalelerin yapılmasındaki asıl amaç, hastanın duygularıyla birlikte bu duygulara eşlik eden davranımların da değişmesini sağlamaktır. Depresyonun Bilişsel-Davranışçı yönteminde amaç, hastanın depresif reaksiyonunun (duygunun) düşüncesel tarafını zayıflatarak, bu bozukluğu da azaltmaktır. Depresyon, farklı sebeplerle açığa çıkabilir, depresyona sebep olan tek şey düşüncelerdir demek asla doğru değildir. Depresyona birçok şey sebep olabilir. Bu yöntemin belirttiği, depresyonun sürmesinde negatif düşüncelerin etkisinin büyük olduğudur. Bu müdahalelerin hepsine ‘Bilişsel Yeniden Yapılandırma’ denir (Türkçapar vd., 2018).
Otomatik Düşünce, Ara İnanç ve Şema Kavramları
Otomatik Düşünce; herhangi bir çabayı gerektirmeksizin, kendiliğinden ve hızlı düşünceler olarak aklımıza gelen bilişlerdir. Örneğin yolda yürürken yakın bir arkadaşımızı gördüğümüzü varsayalım. Ona doğru yöneldiğimizde bizim tarafımızda olmasına rağmen bize selam vermeden yanımızdan geçtiğini düşünelim. Bu durumda kişinin (kesin beni gördü ama görmemezlikten geldi) düşüncesi o kişinin otomatik düşüncesidir. Seans esnasında hastanın depresyonla uyumlu bir duygusu veya tutumu fark edildiğinde ‘Şu anda aklınızdan neler geçti?’ ‘Sizi o anda …(heyecanlandıran üzen korkutan) ne?’ yada ‘Bu durumda sizi ….(heyecanlandıran üzen korkutan) ne?
Duygunun korku olduğu bir durumda hastaya olabilecek en kötü senaryo ne olabilir? gibi sorular terapistin hastanın otomatik düşüncesini bulmasında yardımcı olur (Türkçapar vd., 2018).
Ara İnançlar: Kişinin temel inançlarından dolayı yaşadığı problemlerin üstesinden gelmek için oluşturduğu varsanılardır. Daha çok kişinin yaşamında kuralların hakim olduğu inançlar da denebilir. Örneğin kendisini başarısız atfeden biri, bu düşünceden kurtulmak için bir inanç geliştirir. Kişinin bu inancı ‘Ara İnancı’dır. ‘Sınavdan 100 almalıyım’ kişinin Başarısızım temel inancının üstesinden gelmek için oluşturduğu bir kavramdır (Türkçapar ve Sargın, 2012).
Şema: Temel inanç olarak adlandırılan bu kavram, kişinin yaşadıklarının en temelinde yer alan, çevreyi ve kendisini betimlediği düşüncelerini kapsar. Zihnin en temelindeki bu inançlara ulaşabilmek için otomatik düşünce ve ara inançlar kullanılır. Tüm düşüncelerin ana kaynağı, tüm olumsuzlukların baş sebebidir. Bilişsel-Davranışçı Terapide amaç, kişinin şemalarına inmek ve onları değiştirebilmektir (Türkçapar ve Sargın, 2012).
Otomatik düşüncelerin ana kaynağı da aslında temel inançlar ve varsayımlardır. Örneğin kişi eğer karşısındaki kişiye hayır dediğinde onun kendisini reddedeceğine inanıyorsa, karşısındaki kişi bir şey istediğinde ‘Yapmalıyım’ diye düşünür ve ona karşı çıkamaz. Bu, kişinin karşısındaki kişiler tarafından sürekli onaylanma talebi, kişinin altta yatan ‘Ben yetersiz biriyim’ inancından kaynaklanabilir. Böyle birinin ‘Eğer insanlara karşı çıkarsam terk edilirim’ gibi bir varsayımı olabilir. Yine bu kişi diğer kişi kendisini istemediğini belirttiğinde ya da reddettiğinde ‘Eyvah ben şimdi ne yapacağım?’, ‘Onsuz yaşayamam’ gibi otomatik düşünceler geliştirebilir. Ortaya çıkan otomatik düşünceler gibi bunların çıktığı kaynak ta inançlarla ilişkilidir (Akkoyunlu ve Türkçapar, 2013).
Otomatik Düşüncelerin Bulunması
Otomatik düşünceler her ne kadar bilincimize yakın bir noktada olsa da, bazen dikkat etmezsek bu düşünceleri fark edemeyebiliriz. Hastaya terapide bu otomatik düşüncelerin ne demek olduğunu öğretmek, yüzeyde değilse yüzeye çıkarmak terapistin temel görevidir. Terapist eğer hastanın otomatik düşüncelerini çıkaramıyorsa, hastanın duygusunu paylaştığı andan hemen sonraki düşüncelerine yoğunlaşırsa, otomatik düşünceyi bulabilir. Yoğun duygulanım yaşandığı anların hemen ardından gelen cümleler, çok yüksek olasılıkla hastanın otomatik düşünceleridir. Bu düşünceler, zihinden su gibi akıp gider. Yine terapi esnasında, duygulanımı yoğun olduğu esnada hastaya;” Şimdi zihninizden neler geçiyor?” diye de sorulabilir. Böylece sorunun cevabından da hastanın otomatik düşüncesine ulaşabilirsiniz. Bazen hasta o kadar hızlı anlatır ki, otomatik düşünceyi terapist bulamayabilir. Bu yüzden terapistin hızlı işlediğini düşündüğü seanslarda hastaya anlamadığı konuları tekrar sormaya çekinmemelidir (Türkçapar ve Sargın, 2012).
Hastalar genellikle düşüncelerinin gerçekliğine inanırlar. Algıları ilk etapta genellikle o yöndedir. Bazen gerçek olmasa da bazı düşüncelere inanıyor olmak hayatımızı kolaylaştırabilir. Örneğin, bir arkadaşımızdan borç istediğimizi düşünelim. Diyelim ki gerçekte, arkadaşımız parası olmasına rağmen bize borç vermedi, bize kendisinin de borçları olduğunu ve para veremeyeceğini söyledi. Biz de, arkadaşımızın gerçekten borcu olduğuna inandık, o sebeple bize yardımcı olamadığını düşündüğümüz için ona kırılmadık. Bu durum bizi rahatlatır. Ancak eğer arkadaşımızın aslında parası olduğunu ve bize özellikle vermediğini düşünürsek, bu düşünce bizi rahatsız eder.
Yani bazı durumlarda gerçeği bilmememiz, bize daha iyi gelebilir. Eğer, depresif bir kişiden bahsediyorsak, düşünceler genellikle olumsuza kayar. Bu düşünceler onun için uygun değildir ve düşüncelerinin de ona hiçbir yararı yoktur. Depresif hastalar hep negatife yönlenir. Olaylara hep kötü yönden bakarlar ve olayları öyle değerlendirirler. Hele de bu düşünceler davranışa da yansıdıysa, sorun boyutu daha da ciddileşir (Türkçapar vd., 2018).
Otomatik düşüncelerin saptanması, Bilişsel- Davranışçı terapinin içerisindeki en temel müdahalelerdendir. Hastaya, otomatik düşüncesini göstererek, onun yerine gerçekçi olan cümlenin yorum katılmadan söylenmesi gerektiği ve ikisinin oldukça farklı şeyler olduğu gösterilirse, yöntem doğru işlenmiş olur. Örneğin okulun kafesinde arkadaşlarınızla oturuyorsunuz ve yan masanızda da, kendi masanız dolu olduğundan diğer arkadaşlarınız oturuyor. Siz konuşuyorken, yan masadaki arkadaşınızın yanındaki arkadaşına bakarak gülmüş olduğunu varsayalım. Siz de olayı “O kişi benimle dalga geçti” diye tanımladınız. Bilişsel-Davranışçı yöntemle değerlendirme yaparsak, terapistin bu cümleyi daha realist tanımlaması gerekir. Örneğin hastaya, “…..hanım, Siz, arkadaşınızın sizinle dalga geçtiğini söylüyorsunuz”. Duruma bir de gerçekçi olarak bakalım. Bu sizin inancınız ama benim dışarıdan bir gözle anladığım tek şey siz konuşurken arkadaşınızın yanınızdaki kişiye bakarak gülmesi. Bu ifade olayı sizce daha gerçekçi ifade etmiyor mu?” denilebilir (Türkçapar ve Sargın, 2012).
Bazı durumlarda da otomatik düşünceler zihnimizden soru şeklinde geçmiş olabilir. Örneğin bedeninin herhangi bir bölgesi uyuşan birinin, aklından, “Acaba ben felç mi geçiriyorum?” gibi düşünmesi ve bu düşünceyle alakalı ciddi korkuya kapılması bu duruma güzel bir örnektir. Aslında bu duygulanımı soru olarak karşımıza çıksa da, bu durum, kişinin felç geçirdiğini düşündüğünü gösterir. Bunun gibi bazen sorulan sorular aslında bizim otomatik düşüncelerimizdir (Erol, 2019).
(devam edecek)
Halil Kansu
