Elektrikli Araçların Fiyaskosu: Geleceğin Teknolojisi Beklentilerini Karşılamadı mı?

Elektrikli araçlar (EV’ler), çevre dostu ve sürdürülebilir bir ulaşım aracı olarak lanse edildi ve kısa sürede içten yanmalı motorlu araçların yerini alması bekleniyordu. Ancak, ilk tanıtıldıkları yıllarda büyük bir teknoloji devrimi olarak görülen elektrikli araçlar, yüksek beklentilerin gölgesinde, çeşitli sorunlarla karşılaştı ve satışları beklenen hızda artış göstermedi.
Elektrikli araçların başlangıç maliyetleri, geleneksel araçlara göre oldukça yüksektir. Batarya teknolojisinin pahalı olması, EV’lerin fiyatlarını yukarı çekerken, birçok tüketici daha uygun fiyatlı içten yanmalı motorlu araçları tercih etmektedir. Elektrikli araçların geniş kitlelerce benimsenmesi için fiyatların daha rekabetçi seviyelere düşmesi gerekmektedir, zira asgari ücretlinin yerli olmasına rağmen bir Togg alabilmesi için yaklaşık 100 ay çalışması gerekir. Bu maliyet sorununu çözmek için hâlâ yeterince gelişme sağlanamamıştır.
Elektrikli araçların kullanımı, yaygın bir şarj altyapısına ihtiyaç duyar. Ancak özellikle kırsal alanlarda şarj istasyonlarının eksikliği, uzun yolculuklarda EV kullanımını sınırlamaktadır. Şarj altyapısının yetersizliği, özellikle şarj işlemi için uzun süre beklemek istemeyen kullanıcılar için büyük bir dezavantaj yaratmaktadır. Bu eksiklik, birçok tüketiciyi EV’lerden uzaklaştırarak geleneksel araçlara yönlendirmektedir.
Elektrikli araçlar, batarya kapasiteleri ve şarj süreleri nedeniyle de sınırlamalarla karşılaşmaktadır. Tam dolu bir batarya ile ortalama 300-400 kilometre menzil sunarken, içten yanmalı motorlu araçlar, hızlı bir yakıt ikmaliyle daha uzun mesafeler kat edebilmektedir. Ayrıca, şarj süreleri özellikle hızlı şarj imkanı olmayan istasyonlarda uzun sürebilmektedir, bu da EV’lerin pratikliğini sınırlayan bir faktördür. Günümüz pil teknolojisini ilkel buluyorum, akıllı telefon icat etmişiz dünyaları sığdırmışız ona ama şarjı bir günden fazla gitmiyor. EV’lerde de aynı problem var. Acilen yeni bir pil teknolojisi icat edilmelidir. En azından bir telefonun şarjı eski kol saatleri gibi aylarca dayanmalıdır.
İlk tanıtıldıklarında çevre dostu olarak tanıtılmıştı fakat gerçek hiç de öyle değil. Elektrikle çalışıyorlar, elektrik üretimi için fosil yakıtlar kullanılıyor, barajlar yapılıyor, nükleer santral kuruluyor, en masum gördüğümüz rüzgar türbinleri bile bir kaç yılda bir kanatları değişmek zorunda ve geri dönüşümü olmayan bir malzemeden üretiliyor. Bazı elektrikli araç kullanıcıları ironi gibi araçlarında jeneratör taşıyor. Batarya üretimi için kullanılan lityum, kobalt ve nikel gibi mineraller, çevreye zarar veren madencilik faaliyetlerine bağlıdır. Ayrıca, kullanılan bataryaların geri dönüşümü zor ve maliyetlidir. Geri dönüşüm süreçlerinin yetersiz olması, bu bataryaların çevreye zarar vermesine yol açmakta ve elektrikli araçların çevre dostu olma iddiasını sorgulamaktadır.
Aşırı soğuk ve sıcak iklim koşulları, elektrikli araç bataryalarının performansını olumsuz etkilemektedir. Soğuk havalarda bataryaların kapasitesi azalırken, sıcak hava koşullarında ise aşırı ısınma riski bulunmaktadır. Bu durum, özellikle kış aylarının uzun sürdüğü bölgelerde EV’lerin popülerliğini sınırlamaktadır.
Elektrikli araçlar, içten yanmalı motorlu araçlara göre yangın güvenliği konusunda daha yüksek risk taşıyor. EV’lerin lityum-iyon bataryaları yüksek ısıya maruz kaldığında veya darbe aldığında alev alma riskine sahiptir. Üstelik bu yangınlar, kimyasal yapıları nedeniyle su ile kolayca söndürülememekte, özel söndürme teknikleri gerektirmektedir. Bir elektrikli araç yangını kontrol altına alınsa dahi tekrar alevlenme riski taşıdığı için müdahale zorluğu yaratmaktadır. Bu tür yangın güvenliği endişeleri, EV’lerin güvenilirliğini olumsuz etkileyen faktörlerden biridir.
Elektrikli araçların ikinci el piyasası, batarya ömrü ve yüksek maliyetler nedeniyle zayıf bir durumda. Bataryalar, EV’lerin en maliyetli parçalarından biri olup zamanla kapasite kaybına uğramaktadır. Bu nedenle ikinci el bir EV almak isteyen tüketiciler, batarya değişim maliyetleri veya düşen batarya kapasitesi nedeniyle yüksek masraflarla karşılaşabilmektedir. Ayrıca, bataryaların uzun vadede dayanıklılığına yönelik tüketicilerin endişeleri, ikinci el EV piyasasının gelişmesini sınırlamaktadır.
Elektrikli araçların karşılaştığı tüm bu engeller, alternatif enerji çözümlerine olan ilgiyi artırmaktadır. Günümüzde hibrit teknolojisi en mantıklı çözüm olarak görüyoruz, taki hidrojen yakıtlı araçlar gibi yeni teknolojiler çıkana, yaygınlaşana kadar. Hidrojen yakıt hücreleri, çevre dostu ve hızlı yakıt ikmali sunan bir alternatif olarak öne çıkmaktadır. Hidrojenle çalışan araçlar, sadece su buharı salarak çevreye zarar vermemekte ve hızlı yakıt doldurma süreleriyle elektrikli araçlara kıyasla daha pratik bir çözüm sunmaktadır. Ayrıca, yeni nesil biyoyakıtlar da karbon salınımını azaltmak adına potansiyel taşımaktadır. Sonuç olarak, elektrikli araçlar hala büyük bir potansiyele sahip olsa da, hidrojen yakıt hücreleri veya biyoyakıtlar gibi alternatif enerji kaynakları, ulaşımın geleceğinde önemli bir rol oynayabilir. Nükleer zararsız ve çok uzun süre dayanan pillerden bahsediliyor bu aralar. Muhtemelen önümüzdeki yıllarda ulaşıma, hayatımıza bambaşka bir boyut gelecek. Biraz daha hayalperest olunursa belki de arabalara gerek kalmayacak, kim bilir.

Mehmet Tekdağ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün