KÜRT OLMAK NE BİR SUÇTUR, NE DE BİR AYRICALIK

Kürdün birliği bir elzem haline geldi.
Ben; Kürt, Kürtler, diğer azınlık halklardan söz ederken, yaşanan ve her gün karşılaştığımız, gördüğümüz, hatta konuştuğumuz, diyalog içinde olduğumuz, dostluk kurduğumuz, kız alıp verdiğimiz, akrabalık içinde olduğumuz, kader birliği yaptığımız, sevinç ve acılarımızı paylaştığımız, aynı mekanlarda bulunduğumuz, aynı camide namaz kıldığımız, aynı okulda eğitim aldığımız, aynı türküleri dinlediğimiz, aynı şarkıları çaldığımız, aynı şiirleri okuduğumuz, ortak bir kültürden, değerden, bir olgudan söz ediyorum, bir realiteyi dile getiriyorum. Kürtler, Türkiye’nin bir gerçeği. Bu durumu anlamaktan neden zorlanıyoruz…
Ben, Kürt deyince kafamda bir şey uydurmuyorum, olmayan bir şeyi, varmış gibi göstermiyorum. Olmayan bir şey yaratmıyorum. Önce Kürt realitesini anlamaya çalışalım. Kürt kelimesine düşmanlık yapmayalım, Kürt denince faka basanlar tutmasın, yüzünüz kırışmasın. Sağınızı-solunuzu kaşımayın. Önyargılardan kurtulun. Kürtlerde bu toplumun bir parçası olmanın ötesinde, bir kadim halktır. Kürtlerinde en azından başka insanlar kadar mutluluğa, güzelliği yaşamaya ihtiyacı var…
Türkler, Kürtler ve diğer azınlıklar elbette kardeştir, Asırlardır barış içinde yaşıyorlar, aynı topraklar üzerinde iyisiyle-kötüsüyle kader birliği yapıyorlar. Yapmaya devam edecekler. Bu noktada sorun yok. Özellikle Türkiye gibi ülkelerde toplumun ezilen kesimlerinin çıkarları onların birlikte olmalarını daha anlamlı kılıyor. Bir toplumda ne kadar farklı dil varsa, o toplum, bir o kadar zengin demektir. Farklı dillerin kullanılması güzellik yaratır, öğrenmeyi yüceltir. Her dil sosyolojik bir değerdir.
Kürt kelimesini kabullenmek artık çağdaş olmanın ötesinde, bir gerçeğin anlaşılmasıdır. Kürtlerin varlığını kabul etmeyenler, elbette Kürt kelimesine tepki vereceklerdir. Ancak bu yaşadığımız gerçeği değiştirmeyecektir. Kürt kelimesinin ilk çağrıştırdığı duygu, kimi kesimde bölünmek, ayrı bir devlet kurmak, terör ve bölücülüktür. Bu korkular mevcut sistem tarafından halka yıllardır empoze ediliyor. Kürt problemini doğuran sosyolojik değerler ve ayrıcalıklar, birilerinin kafasında uydurmaları değildir. Fiilen yaşanmış, yaşanmakta olan sıkıntılarla ilgilidir. Dünya Kürtleri konuşuyor, Türkiye’de Kürtlerin de yaşadığını bilmeyenler, anlamayanlar bulunuyor. İnkarcılık öylesine işlenmiş ki, insanların somut gerçekleri görmemesi için kalın duvarlar örülmüş…
Türkiye’de her şey değişti, yalnızca devletin Kürt politikası değişmedi. Peki devletin Kürt politikası neydi. Tek kelimeyle söylemek mümkün, inkar. Yani Kürdü yok sayma. İşte Türkiye’de sorgulanması gereken anlayış budur.
Ayrı bir Kürt devletinin kurulmasının üzerinde yürütülen manipülasyonlar, Kürt düşmanlığının artmasına vesile oluyor. Bu ırkçı perspektif bir asırdır Kürt düṣmanlığını besliyor. Ancak sorun bu değil. Tartıştığımız ve tartışma konusu yaptığımız, bugün Türkiye’de yaşanan terör atmosferinin sorumlusunun Kürtler olmadığını, kanlı olayların, kitlesel katliamların bugünkü devlet politikasının bir ürünü olduğu anlaşılmalı. Terör hangi mihraktan, gelirse gelsin karşı çıkalım. İttihatçılığın inkarcı ve düṣman politikasına karşı duralım. Devletin Kürtlerle savaṣ politikasına itiraz edelim. Devlet terörünün Kürtler için en büyük tehlike olduğunun bilinciyle hareket edelim. Katliamı yapan ve Kürtlerle savaşan bugünkü şeriatçı İslamcı devlettir. Kürtler burjuva demokrasisinin sınırları içinde eşitlik arıyorlar. Özgür değerler kazanmak istiyorlar. En masum ve insani olan demokratik haklarının mücadelesini veriyorlar. Kimseden bir karış toprak istedikleri yok.
MHP gibi ırkçılığı (ırkçılık artık çağdaş normlar içinde bir suçtur), tescillenmiş bir parti bile Kürt kardeşlerim diye seslenmek zorunda kalıyor. Bu durum bir arka senaryonun küçük bir parçasıdır. Kürtlere yönelen el, politik olarak ihaneti içeriyor. Saray rejimin u dönüşü yaparken, yaptıkları yanlışlardan söz etmiyorlar. Hala Kürtlere saldırmaya devam ediyorlar. Onlar hep doğru olanı yaptı. Yanlış olan Kürtlerdi. ABD ve Batı Avrupa ortadoğu’daki stratejisine yakınlaştıkça, Kürdistanı işgal eden devletler, panik içinde Kürtleri manipüle etmek istiyorlar. Kin ve nefret dolu Kürt düşmanlığı, kardeşim Kürde dönüşmüşse, bu değişime saf bir şekilde inanmak mümkün değil.
Robert Pekoz

 
				 
					



