DEVRİM KİTLELERİN ESERİDİR TEZİ NASIL ANLAŞILMALIDIR ?

Tarihsel deneyim göstermektedir ki, zamanı gelmemiş hiçbir eylem halk nezdinde karşılık bulmaz. Nasıl ki olgunlaşmamış bir meyve tadını veremezse, erken ve hazırlıksız eylemler de yenilgi tohumlarını taşır. Bu nedenle, toplumsal hareketlerin başarısı büyük ölçüde öncü güçlerin somut şartları doğru analiz etmesine bağlıdır. Toplumun maddi ve manevi dinamiklerini kavrayamayan bir öncülük, kitleleri devrimci bir yönelim içine çekemez.
“Devrim kitlelerin eseridir” önermesi, devrim teorisinin en temel gerçeklerinden biridir. Ancak bu tespit, çoğu zaman yüzeysel biçimde tekrar edilmekte; derinliğine kavranmamaktadır. Burada kritik soru, kitle veya halk kavramının ne anlama geldiğidir.
Halk Kavramının İçeriği
Halk, toplumsal bütünlüğün geniş bir kategorisini ifade eder; farklı sınıf ve katmanları kapsar. Ancak bu geniş kapsayıcılığı nedeniyle, belirli bir devrimci niteliğe sahip değildir. Özellikle sosyalist literatürde halk kavramı, çoğunlukla çalışan, ezilen ve sömürülen kesimlerle özdeşleştirilir. Fakat tarihsel gerçeklik, halkın kendiliğinden devrimci bir karakter taşımadığını göstermektedir.
Halk, günlük yaşamın basıncı altında çoğunlukla kısa vadeli çıkarlarını önceleyen bir tutum sergiler. Geleceğe dair stratejik bir perspektif geliştirmekten uzak olduğu için, düzenin sınırlarını aşan bir siyasal irade ortaya koyamaz. Bu nedenle halk, kendi tarihsel konumunu kavrayamadığında, düzen partilerinin manipülasyonuna açık hale gelir. Burjuvazi, din ve ideoloji aracılığıyla bu zaafı derinleştirir. Dini, “alın yazısı” kavramı üzerinden halka işleterek ezilmişliği meşrulaştırır ve kader olarak sunar. Böylece halkın tepkisi, çoğu zaman sistemin sınırları içine hapsedilir.
Burjuvazi ve İdeolojik Manipülasyon
Burjuva ideolojisinin farklı varyantları yüzyıllar boyunca halkın bilincine işlenmiştir. Bu varyantların biçimleri değişse de özleri aynıdır: mevcut sömürü düzenini korumak. Burjuvazi kendi içindeki çatışmalarda zaman zaman sert mücadelelere girse de, bu mücadeleler iktidar paylaşımına ilişkindir; sistemin devamlılığı söz konusu olduğunda birleşirler. Bu nedenle, halkın burjuva partileri arasındaki çatışmaları “kendi çıkarlarıyla uyumlu” sanarak desteklemesi yanıltıcıdır.
Halkın Devrimci Potansiyeli
Halkın devrimci hale gelmesi, tarihsel olarak istisnai dönemlerde ortaya çıkar. Bu, genellikle büyük ekonomik ve siyasal krizlerin yaşandığı, mevcut düzenin yönetemez hale geldiği dönemlerde mümkündür. Ancak bu tür devrimci yükselişler süreklilik arz etmez; 50 veya 100 yıllık aralıklarla görülebilen nadir tarihsel momentlerdir. Dolayısıyla halkın devrimci bir kültürden ziyade, konjonktürel bir devrimci eğilim sergilediği söylenebilir.
Toplumsal direnişler, halkın bilinciyle sınırlı kaldığı sürece yeni bir sistem yaratma kapasitesine ulaşamaz. Bu durum, birçok devrim deneyiminde görülmüştür. Kapitalist topluma geri dönüşlerin temel nedenlerinden biri de, devrim sürecinde kitlelerin bilinç düzeyinin dönüşümünün yetersiz kalmasıdır.
Devrimci Solun Rolü
Bu noktada temel sorun, devrimci solun rolüdür. Devrimci sol, neden halkın çıkarlarını savunduğu halde toplumun derinliklerine nüfuz edememektedir? Bunun nedeni, devrimci politikanın salt radikal söylemlerle yürütülemeyeceğinin anlaşılmamasıdır. Politika, iktidar mücadelesi olarak kavranmadıkça, halkın gündelik yaşamına dokunmadıkça ve somut ihtiyaçlarla bağ kurulmadıkça, devrimci solun etkisi sınırlı kalır.
Son yüzyılın deneyimi, devrimci solun politik vizyonunu yeniden sorgulamasını zorunlu kılmaktadır. Kitlelerin devrimci potansiyelini ortaya çıkaracak olan şey, ancak doğru bir stratejik yönelim, örgütlü bir öncülük ve somut şartların bilimsel tahlilidir.
Devrimcinin Niteliği
Devrimcilik, kolay bir kimlik değildir. Devrimci; günlük hesaplarla değil, tarihsel amaçlarla hareket eden kişidir. En zor koşullarda direnme gücünü gösterir, bilime güvenir, öğrenmeye açıktır, ön yargılardan arınmıştır. Yoldaşlarına ve davasına bağlıdır, düşman karşısında taviz vermez. Kadın-erkek eşitliğine inanır, burjuva değerlerle uzlaşmaz. Somut şartların somut tahlilini yapmayı vazgeçilmez bir görev bilir.
Devrimci, özünde yalnızca bir muhalif değil; geleceğin taşıyıcısı, toplumsal dönüşümün bilinçli öznesidir.
Celal Peköz
