Kalbimin Başkenti:Diyarbakır-4

Gazeteciler Gecesi’nin ardından dışarı çıkıp surların etrafını dolaşıyoruz. Gökhan, cep telefonunun ışığını kullanarak surun üzerindeki güneş kabartmasını bana gösteriyor.
Sabaha da Hevsel Bahçeleri’ne gözlerimi çevirecek, Ben u Sen burcundan Dicle’nin sessiz sakin akışını izleyecektim. Bedri işaret parmağıyla, bana Kırklar Dağı’nı gösteriyor. Büyük bir dağ hayal ederken, önüme küçük bir tepe çıkıyor. Bazılarına göre, Alevilik’te ilk kırklar ceminin burada yapıldığı öne sürülmektedir. Kırklar Dağı’nı görmek içimi mutlulukla dolduruyor. Dağın aşağılarında ise on gözlü köprü bulunmakta. Bir gün sonrasında oraya gidecektik. Köprüde davul zurna sesi yükseliyordu. Aşağı inerken, o tarafın elektriği davul zurnayla birlikte kesilecek ve Gökhan espirisini patlacaktı,
“Bizimkiler elektrikle davul ve zurna çalıyor, bak. Elektrikler kesilince onlar da sustu”
Şen olasın Diyarbakır! Bunca yaşanmışlıklara rağmen hala gülmesini biliyorsun.
Matematikçi, gazeteci ve aynı zamanda Luvi Yayınları’nın yayın yönetmeni olan Bedri Adanır hemen yanımda. 90’lı yılların sonrasını hatırladığımda, o zamanlar gazete dağıtan bir çocuk olarak aklıma geliyor. Gazete dağıtan çocukların saldırıya uğradığı o karanlık dönemden, şans eseri hayatta kalan Bedri’nin samimi gülüşleri zihnimde beliriyor. İçimde bir düğümle, ikisine birden bakıyorum. Çaresizlikten yutkunuyorum…
Af ola…
Sanırım konuyu biraz dağıttım. İsterseniz biz yine surlara dönelim.
Sur içine arkanızı dönüp aşağı baktığınızda, Ben u Sen semtini görürsünüz. İlk göze çarpan, oradaki insanların yoksullukları oluyor. Yedi Kardeşler Burcu’na doğru yürürken, ezan sesini sessizce dinliyoruz.
İlk tohumun ekildiği, hayvanların evcilleştirildiği, köylerin ve şehirlerin temellerinin atıldığı o kadim Mezopotamya ovası gözlerimizin önünde uzanıyor. Bu tarihi coğrafyada, kanlı geçmişimizin izlerini düşünüyorum. Öldürülen çocukların acı dolu çığlıkları kulaklarımda yankılanırken, içimde bir ürpertiyle yüzümü sur içine çeviriyorum. Birkaç yıl önce yaşanan şiddet dolu çatışmalar zihnimin karanlık köşelerinde beliriyor. Ölüyordu insanlar. Çocuklar ölüyordu. Çocuklarımız.
Yıkımlarla dolu yerlerde adeta cezaevini andıran evler inşa edilmişti ve bombalanan Kurşunlu Camii’nin onarımı ise tamamlanmak üzereydi.
Bir tarih ve bir hafıza mekanı yok edilmişti.
Ah dünya, zalim çarkın dönmesin artık!
Mehmet Söğüt

Benzer Haberler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Yazıda Dikkatinizi Çekebilir!
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün