ALEVİ KATLİAM VE ASİMİLASYON SÜRECİ

1100 lü yıllardan günümüze Alevi Katliam ve Soykırımı….;
Ulu devletlü dediğiniz Osmanlı nın ilk kuruluşu öncesinde yani Otman beyliği döneminde Alevi pirlerinin. 1100 lü yıllarda bu beyliklerin ataları ile el ele oldukları ve Osmanlı’nın kılıç müslümanı olmadan önceki durumlarında Dergahlarda pirlerden feyz alarak icazet alarak el etek öperek savaşlara gittikleri ve suçsuz yere kimseleri katletmemeleri ve kimseleri yerinden yurdundan etmemeleri konusunda uyarıldıkları ve nasihatler aldıkları ve bu durumun Karamanoğullarına kadar devam ettiği ve hatta Karamanoğulları beylerinden uzunhasan’ın pirinden destur alarak evlilik yaptığı ve bu evliliğinden olan Orhan bey ( Osman daha doğrusu Otman Bey’in dedesi olduğu ) Otman bey bağlı olduğu Dergahta Abdal musa’dan önce var olan Geyikli Baba,Kızıldeli ve Seyit Gazi ile Ardılı olan Hünkar Begdaşlı Hace olduğu ve otman beyliği kurulurken, kardeş akraba olan Akkoyunlu -Karakoyunlu gurupları arasındaki çekişmeler nedeni ile Pir’in karakoyunluları dergahtan sürdüğü ve Geri kalan Akkoyunlu yani Otman bey ( yeni ismi ile kılıç artığı Osmanlı ) ilk başta tahta kılıç ve Dar verilmek sureti ile ” Yolun ve otagın bereketli olsun” denilerek otman Bey’e yol verilmiş fakat daha sonraki süreçte Otmanlı kılıç zoru ile islamlaşmış ve dahada beteri İslam’ın kılıçtarı ve yayılma için katili olmuş ve otman olan ismi OSMANLI şekline dönüşmüştür.
İşte bu dönüşümle Otman beyden sonra gelenler ilk başlarda dergaha gidip gelmişler icazet istemişler ama alamamışlar ve böylece dağ başlarında akarsu kenarlarında kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde konar göçer olan Alevi pirleri ve dergahlarını istila ederek camiiler inşaa ettirmişler ve bu süreçle birlikte yani daha 200 yılı doldurmamış Osmanlı 2 Murat ile birlikte 1502 yılından itibaren Alevi katliam ve soykırımı sürgünü ve katlivacip fetvaları ile yok edilmeye, ve kimi yerde Sularda boğularak kim yerlerde Ateş kuyularına canlı canlı atılarak kimi yerlerde DAĞLANMAK ( İşaret koyup ayrıştırmak ) sureti ile tedil -sürgün ve asimileye maruz kalmışlardır.
Osmanlı döneminde en kanlı Alevi katliamları Kanuni ve oğlu Yavuz Selim döneminde yapılmış ve Aleviler ( defter edilerek ) sayılmak sureti ile 7-70 ‘e ayrım yapılmaksızın kuyulara atılmış, nerede görülürlerse yargılanmaksızın idam ve bogulmuş ve bu sayı resmi Osmanlı kayıtlarına göre 40. Bin ama gayri resmi sayısını bilmenin mümkün olmadığı binlerce Alevi katledilmiştir.
Bunlardan başlıca Padişah fermanları ile, Eskişehir Kadısına, Varna kadısına, Erzurum Beylerbeyine, verdikleri Emir ve talimatlarla , Alevi,zındık,kâfir, namus tanımaz,şeriat bilmez,namaz kılmaz,oruç tutmaz kimler varsa hemen bulundukları yerde bir bahane uydurularak infaz edilmeleri, yaşlı ve kadınlarının ise Kapadokya,Mora,Midilli, Bulgariyaya sürgün edilmeleri ancak Sağlanmak sureti ile Onur ve haysiyetleri rencide edilerek yapılması vb fetvalarıda kayıtlarda bulunmaktadır.
Bugün Osmanlı Alevileri yada Horasan Alevileri diye kendilerini Osmanlı torunu sayan yada öyle olduğuna inandırılan milyonlarca Alevi kendi insanına düşman edilmiştir. Bunun ana sebebi Devletin asli görevi içinde eritmek,kendine benzetmek olduğu unutularak ” Devletin sıcak kollarında prangaya girdiklerini ” Devlet en medet umdukları ve devletin hemde Alevilikte olmayan kafatasçı şövenist bir o kadarda TEKBENCİ ego ile doldurulduklarının farkına varmadan, ve kendilerine Alevilik diye dayatılan anlatılanın TÜRK-İSLAM, Şİİ, anlayış olduğunu bilmeden yüzemeyecekleri deryaya daldıklarını ve bunada Alevi-Devlet el ele şeklinde saçma sapan akıllara zarar bir duruşa hizmet içinde oldukları görülmektedir.
Alevi katliamı 1100’lü yıllardan beri hep aynı taktiği uygulaya gelmiş taki 1990 yılına ve hatta Sivas katliamına kadar 1920-21-22-25-27-37-38-77-78-79-
80-93-2000 li yıllar hep süre gelen suda bogulma, yakılma,sürgün, hamile kadınların karınlarını deşmek, genç kızlara tecavüz ,başaramazlarsa yüksek kayalıklardan aşağı yuvarlama, gençleri sularda boğma, aileleri ve küçük çocukları evlerinde yada saklandıkları yerlerde zehirli gazlarla zehirleyerek yok etmek vb katliamlar devam ede gelmiştir taki 93 Sivas katliamı sonrası Devlet taktik değiştirmiş.
Önceleri,ALEVİLER KATLİAMLARA UGRATILIRKEN, Baktılar olmuyor bitmiyor istedikleri kıvama gelmiyor, işte o zaman ALEVİLİĞİ YİNE ALEVİLERİN SATILIK HAİN ‘leri elleri ile yok etmeye başladılar. İlk örnegi CEMVAKFI, ardından kurulan ve denetim altında gerek Belediyler gerekse İş insanları ve daha sonra Devletin kendi kurumsal işlemleri ile KÜLTÜR BAKANLIĞINA BAĞLI başkanlıklar, Cemevleri, Dergahlar, Maaşlı kiralık hain dede,başkan ve talipler aracılığı ile zahmetsiz kolayca imha ve kendine benzetme dönemine girildi.
Ne yazık ki halen bu içine düşülen “Devletin Alevisi olmayacagız,” Hikayeleri ile Belediyelerin kurumların Kişilerin ve yine IRK- ın Alevisi olunduğunun farkına varılmadan,düzen ve sözde Alevi hak ve hukukunu gözetmesi gereken STK ‘ lar biribirini yiyerek, çalarak çırparak hesap verilemez durumda Krallık saltanat sürmekte ve kendi geleceklerini kendi elleri ile cellatlarına bırakmaktadırlar.
Kemal Atalar Urfa/Kısas
Kaynaklar .;
Osmanlı arşivleri,Fetvalar,Osmanlı vakavinüsleri kayıtları,
aşıkpaşazadeoğlunun Tevahir-i Al-i Osman isimli kitabı , Nihal Atsız Çiftçioğlunun Doktora tezleri, ardıç ve Enstitü yayınları , Hoca saddettin efendiye ait Tacü-t tevarrih kitabı çeviri İsmet parmaksızoğlunun kültür Bakanlığı yayınları..vb
Cumhuriyet Meclis kayıtları, kararları ve nihayet günümüz Devlet-Dede işbirliği





