Bipolar bozukluğunun kadın ve erkekler üzerindeki sosyo -psikolojik etkileri:

Bipolar bozukluk, kişinin duygu durumunda aşırı uçlarda dalgalanmalar yaşamasına sebep olan, hem manik( hareketli taşkın) hem de depresif ( üzüntülü- mutsuz) dönemlerin birbirini izleyerek görüldüğü ciddi bir ruhsal sağlık sorunudur. Hastalık, kadın ve erkek bireylerde benzer oranlarda görülse de, belirtilerin ortaya çıkma biçimi, atak türlerinin sıklığı ve hastalığın yaşam üzerindeki etkileri cinsiyete göre değişmektedir. Kadınlarda hastalığın daha çok depresif belirtilerle seyrettiği ve hızlı döngü biçiminde yılda beş veya daha fazla atak görüldüğü ortaya çıkmaktadır. Bu oran erkeklerde manik belirtiler ve eşlik eden madde kullanımı gibi davranışsal sorunlar daha ön planda olduğu bilinmektedir. Örneğin uzun süre sigara bağımlısı ya da Alkohol kullanan bir bireyde manik duygu durum bozukluğu örüntüsü daha çok yaygındır. Bu farkların sadece biyolojik değil, aynı zamanda psikolojik ve toplumsal sebeplere dayandığı unutulmamalıdır. Depresyon ve melankolik süreçler genellikle kadınların deneyimlediği bir duygu durum bozukluğu iken erkekler daha çok manik davranışları sergiledikleri ortaya çıkmaktadır. Bu da hastalıkla ilgili genetik yatkınlığının etkisinden kaynaklanmaktadır.
Toplumsal yapıların kadın ve erkeklerden beklentileri, bipolar bozukluğun nasıl algılandığını ve kişilerin hastalıkla baş etme biçimlerini şekillendirir. Kadınlar genellikle şeffaf, duygusal, ve fedakâr olmaları gerektiği yönünde büyütüldükleri için , yaşadıkları depresif belirtileri dile getirmekte daha rahat olabilirler. Çünkü kadınların bir çoğunda gelişen duygusal dalgalanmanın kabulü söz konusudur. Kabul ve kararlılık hastalığın derinleşmesi büyük ölçüde engellemektedir. Fakat bu dalgalanma durumu bazen manik belirtilerinin göz ardı edilmesine neden olabilir. Erkeklerde ise toplumsal roller( erkek adam) güç, dayanıklılık ve özerklik gibi özellikleri yüceltir. Bu nedenle erkekler, depresif hislerini gizlemeye çalışırken, manik dönemdeki taşkın davranışları ve saldırgan yönleri daha belirgin hale gelebilir. Erkeklerin yaşadığı bu manik – hipomanik ataklar kimi zaman çevre tarafından gövde göstergesi ya da kararlılık gibi yanlış biçimlerde yorumlanabilir ve bu da hem hastalığın tanı- teşisini geciktirir hem de zamanında gerekli desteğin alınmasını zorlaştırır.
Psikolojik açıdan bakıldığında, kişilerin cinsiyete bağlı olarak geliştirdikleri başa çıkma becerileri hastalığın gidişatını etkiler. Kadınlar daha çok içine kapanan, kendi iç dünyasına göre şekillenen; suçluluk, çaresizlik gibi duygularla mücadele eden bir tutum sergileyebilirler. Erkekler ise dış yaşama dönük, daha fazla eylem odaklı ve bazen de bir çok tehlikeli tutumlar sergileyerek iç çatışmalarını bastırmaya yönelebilirler. Kadınlarda hormon döngü süreçleri, özellikle doğum sonrası, regl öncesi ve menopoz gibi dönemlerde duygusal hassasiyeti artırabilir ve bipolar bozukluk ataklarını tetikleyebilir. Erkeklerde ise iş yaşamındaki stres, toplumsal beklentiler sonucu başarı baskısı ve ailevi sorumluluklardan dolayı manik ya da depresif atakların şiddetlenmesine zemin hazırlayabilir.Çünkü bipolar bozukluğunun oluşumunda sadece bir neden yeterli değildir.
Sosyolojik bağlamda ise bipolar bozukluk, kişinin içinde bulunduğu sosyal grubun değer yargılarından ve toplumsal ilişkiler ağından ayrı düşünülemez. Kadınlar çoğu zaman duygusal tepkileri abartılı ya da yersiz olarak damgalanırken, erkeklerin ruhsal sorunları çoğu zaman görmezden gelinir veya “geçici bir sinirlilik hali” olarak önemsizleştirilir. Sosyal medya da ve popüler kültürde cinsiyet kalıplarını besleyen anlatılar( diziler) , bipolar bozukluğu olan kişilerin damgalanmasına ve toplumdan dışlanmasına yol açabilir. Bu durum, hem kadınların hem de erkeklerin hastalık belirtilerini gizlemelerine ve tedavi arayışını ertelemelerine neden olabilir. Örneğin her psikologa gidenin “Rahatsız” olarak yaftalaması tedavi arayışlarını önemli ölçüde sekteye uğratmaktadır. Dolayısıyla bipolar bozukluk yalnızca bireysel bir rahatsızlık değil, toplumun ruh sağlığı konusundaki bilinç düzeyini ve önyargılarını da ortaya koyan önemli bir süreçtir. Yapılan alan araştırmalarında bir çok danışanın gizli olarak danışman desteğine başvurduğu gözlemlenmiştir.
Tedavi döneminde de cinsiyetin ve toplumsal normların-beklentilerin etkisi göz ardı edilmemelidir. Kadınlar için tedavi planları doğurganlık dönemi, doğum sonrası riskler ve menopoz gibi hassas evreleri göz önünde bulundurmalı, sosyal desteği güçlendirmeyi ve toplumsal baskıyı azaltmayı hedeflemelidir. Erkekler için ise duygularını ifade edebilmelerine fırsat tanıyan, onları madde kullanımından uzaklaştırmaya ve hatta tümden bırakmalarına yönelik ve sosyal destek aramalarını teşvik eden yaklaşımlar geliştirilmelidir. Toplumsal düzeyde ise ruh sağlığı bilincinin artırılmasına yönelik çalışmaların fazlalaştırılması, cinsiyete dayalı önyargıların kırılması ve yine her türlü sosyal damgalayıcı söylemlerin azaltılması-yasaklanması bipolar bozukluk yaşayan kişilerin yaşam Standartını artırmanın temel yollarındandır. Ancak bu biçimde hem erkeklerin hem de kadınların sağlıklı bir şekilde hastalıkla baş edebilme becerileri mümkün olabilir.
Sonuç olarak, bipolar bozukluk hem sosyal, hem biyolojik ve hem de psikolojik katmanları olan karmaşık bir duygu durumdur. Hastalığın sadece kişinin iç dünyasına ait bir mesele olarak değil, aynı zamanda toplumun değer yargılarının , beklentilerinin ve kültürel dinamiklerinin bir yansıma biçimi olarak görülmesi gerekir . Çünkü bu bütüncül bakış açısı, hem kişisel hem de sosyal düzeyde daha etkili tedavi ve destek mekanizmalarının geliştirilmesine fayda sağlayacaktır.
Halil Kansu
Yararlanılan Kaynaklar:
Aydın, A., & Uluşahin, A. (2007). Klinik Psikiyatri. Ankara: Güneş Tıp Kitabevleri.Köroğlu, E. (2011). Psikiyatri Temel Kitabı. Ankara: HYB Yayıncılık.Kılıç, C. (2010). Türkiye’de bipolar bozukluk: Yaygınlık, risk faktörleri ve toplumsal yük
Türk Psikiyatri Dergisi, 21(4), 273-284 Taner, Y. (2005). Bipolar bozukluklarda cinsiyet farklılıkları. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar
Çam, O. & Engin, E. (2008). Bipolar bozuklukta hemşirelik bakımı. Psikiyatri Hemşireliği Dergisi
