DEMOKRASİ KAPİTALİZMİN VAZGEÇİLMEZ İLKESİ DEĞİLDİR

Kapitalizmin Vazgeçemeyeceği Tek Şey Sömürüdür’’
(Robert Peköz)
Yazıya demokrasiyi özetleyen bir alıntıyla başlayalım: “O herkesin metresidir ve bir sevgilisi başkalarının onun lütuflarından haksız yere yararlandıklarını görse bile gözündeki çekiciliğini bir şekilde yitirmez”.
Yani demokrasi tipik bir fahişelik anlamına gelir, herkes onu sever, sevgilisi buna işine geldikçe göz yumar. Toplumun bütün kesimleri ondan az, yada çok faydalanır, ama en çok parası olanlar onu kullanır. Burjuva kapitalist sınıf demokrasiyi istediği gibi sever, kullanır, yoksullarda onu seyirci olur. Ezilenler demokraside faydalanmak için ellerini uzattıklarında, uzanan eller ya kırılır, yada kesilir. Herkes için demokrasi, yada herkesin ulaşacağı bir demokrasi olmadı. Hukuka ve adalete dayalı bir dünya aramak kapitalizm de mümkün görünmüyor. Çünkü egemen olan demokrasi, hukuk ve adalet egemenlere hizmet ettikçe vardır.
Bugünkü kapitalist sistemin en belirgin karakteristik özelliği budur. Burjuva demokrasinin alternatifsiz olduğu propagandası solun belli kesimlerinin de içinde yer aldığı küresel bir demagojidir. Bu eksen üzerinde yürütülen bütün manipülasyonlar aslında “can çekişen kapitalizmin” belki de son çırpınışlar. Demokrasi kapitalizmin son şeytanıdır. Bencillik, kötülük, acımasızlık ve düşmanlık demokrasinin en büyük egosunu oluşturur. Küresel kapitalizm sınırları belli olan bir demokrasiye her zaman izin vermiştir. İzinin sınırların belirleyen bir ideolojiyi yaygın bir şekilde topluma empoze ediyor. Demokrasilerde halkın hak arama eylemi burjuvazinin, yada sistemin politik sınırları içinde olursa ve eylemler pasif bir direnişler sınırlı kalırsa mümkün. Demokrasi temel olarak, sömürücü sistemi korumak için var edildi. Pasif direnişlerle ezilenlerin elde ettikleri ciddi bir kazanım yoktur.
Kapitalizmde eşit ve özgür olmak sadece sermayeyi elinde tutan egemen güçler için vardır. Kapitalist dünyadaki demokrasi ile, eşit maddi koşullar arasında ortak bir ilişki ne doğrudan, nede dolaylı olarak vardır. Objektif olan, günlük yaşama eleştirel bakan, bu gerçeği anlamak zor olmayacaktır. Sabırla ve ön yargısız olun. Kitlesel mücadelenin yüksek derecede bir savunma refleksi gösterdiği zaman, demokrasi bu refleksi ezmek için harekete geçer. Bütün mesele tamda bunu anlamaktan geçiyor.
Demokrasi bir uzlaşma kültürü değildir özünde. Ne zaman uzlaşma kültürü olur demokrasi, toplumda yaşanan eşitsizliği, sömürüye, adaletsizliğe ses çıkarılmadığı zaman. Uzlaşma kültürüne karşı olan aslında egemen sınıfın kendisidir. Ekonomik eşitsizliği derinleştirerek, yoksulluğu artırarak uzlaşmayı dinamitleyen burjuvazinin politikalarıdır. Kapitalist sistem de demokrasi bir diktatörlük olduğunu anlamayanlar, benim anlatmaya çalıştıklarımı elbette anlamaktan zorlanacaklardır.
Demokrasi burjuvazinin bir örgütleme ve var olma şeklidir. Burjuvazinin demokrasiyi nereye kadar kabul ettiği kapitalizmin tarihi içinde bulmak ve görmek mümkündür. Ayrıca sık-sık da görüldü ki; demokrasinin soyut teorik iddialarına karşı direnen ve uyum göstermeyen burjuvazinin kendisi olmuştur. Bazı durumlarda demokrasi burjuva egemen sınıfın içinde çatışmalara neden olur. Demokrasilerde, toplumun çalışan kesimlerin hangi sorunu çözüme kavuşturuldu. Toplumun çalışan kesimler nüfusun ezici çoğunluğunu oluşturduğuna göre, demokrasi hangi problemi ezilenler adına çözüyor, yada çözüme kavuşturuyor. Kapitalist sistem sorun çözen değil, sorun üreten bir niteliğe sahiptir. Kapitalizmin kendi içindeki çatışması bile devasa sorunlar yaratan bir ilişki dünyasıdır. Daha doğru bir ifadeyle, demokrasi, kapitalist sınıfın iç dünyasında bile sorunlu ve sınırı bir anlayıştır.
Demokrasinin bazen gözü karadır, şayet çıkarlar zedelenirse, dostu düşman görmekten tereddüt etmez.
Yani demokrasinin melaneti her zaman pusuda diri tutulur. Güçlü olan demokrasiyi kazanır. Ortak insancıl değerler üzerinde tahribat yaratmak demokrasiye özgü bir durumdur. Anlayacağımız demokrasiyi iktidarı elinde tutanların sınırları içinde kalır ve onların çıkarlarını korumaya yönelik bir işlev görürü. Küresel sermayenin demokrasiye ve özgürlük kavramına yüklediği mana gerçeği yansıtmaktan uzaktır. Demokrasinin görünürdeki durumu tam bir manipülasyondur. Yani demokrasiye yüklenen misyon tam bir aldatmadır, hiledir.
Kapitalizmin tarihin deki bütün sosyal patlamalar demokrasi tarafında boğulmak ve dağıtılmak istenmiştir. Demokrasiyi sınıf bağında koparılırsa bir anlam ifade etmez. Demokratik rejimlerde her ne kadar eşitlikçi bir yaşam soyut olarak iddia edilse de, realitede eşitlikçi bir dünya olmaz, olmuyor. Yazdıklarımın kısa bir özetini yaparsam: demokrasi güvenilir bir rejim değildir. Demokrasiye güvenen kaybeder. Çünkü demokrasi, Liberal burjuvazinin yönetim şeklidir. Daha doğrusu liberal burjuvazinin adalet anlayışıdır. Burjuvazinin adalet anlayışı kendi çıkarlarıyla sınırlıdır. Demokrasi de o sınırları içinde vardır. Bütün mesele bu gerçeği anlayabilmektir. İşte bu noktada önemli bir sorun var. Örnek olarak ABD’nin başını çektiği demokrasi taşıma, yada götürme mistifikasyonu bütün çıplaklığıyla ortada, herkesin gözü önünde yaşandı, yaşanıyor…Bu bağlamda demokrasinin kapitalizmin işine yaradıkça var olacağını anlamak önemlidir…Demokrasi her zaman burjuvazi ablukası altındadır…
Robert PEKÖZ
