GENERALİN DÜNÜ

I.
sabah bir çocuğun saçını okşadı
kızıla çaldı çocuğun sarı saçları
generalin benzi sapsarı
konuştu açılışta
dişleri gıcır gıcır
gıcırdadı dili
tırnaklarla alkışlandı
bir haber canını sıktı öğleyin
-yakın dedi
hangi ağaca sinmişse o ağacı
yakın ormanı
dağı yakın dağları yıkın
bize toprak lazım
nasılsa bir çam fidanı diktiririm yarın
bir meşe palamudu bağışlarım
o saat bir yerde
bir çocuğun saçları döküldü
saçları ağardı bir bebeğin
tel tel kanadı
ikindin bütün zindanların
kapısını kilidini gezdi
nefretini okşadı gardiyanların
elektrik verdi, zincir, oyuncak
bir kucağında polis birinde asker
öpüp sevdi mermi verdi şeker
ikram olsun diye erkene alındı
ertesi günkü idam
öbür idamlar
II.
pijamasını giydi akşam
pijaması apoletli ve yeşil
taktı terlikleri
terlik yanı açık postal
sonra huzurla uzandı yatağa
üniformasıyla
tüfek omuzda
fikrine hâkî karanlık doldurdu
karanlık ses doluydu barut doluydu
is-duman
sabah oldu olmadı
aynada apoletini sevdi
kanla cilaladı yıldızlarını
bir ölünün henüz ölmemiş
saçıyla fırçaladı
sabah yine kemikleriyle
çocuk saçı okşadı
elleri islendi
iste kan tadı
sonra yine yıldızlarına dokundu
içini çekti
keşke beşincisi de olsaydı
ömer faruk hatipoğlu
(düştüğüm yer kadarmış dünya; öteki; 2017)
