AYDINLIĞA GİDEN YOL

Mutluluğa, huzura ulaşmak için, aydınlığa yönelmemiz gerekiyor. Çünkü her zaman, karanlık hakikatin üzerini örtmeye çalışır. Karanlığı düşünce dünyamızla ve duygularımızla yaratırız; başkalarını rakip görerek, kıskanarak, hazcılığın peşinde koşarak, doyumsuz olmakla, başkasının acı çekmesinde zevk alarak, sahtekarlığa müşfik davranışlar sergileyerek…
Doğayla uyum içinde yaşamayarak.
Paylaşımın ne kadar elzem olduğunu bilmeyerek.
İyilik iyidir düsturunu bilmeyerek biraz daha insanlıktan çıkarız.
Görmesini bilene, zifiri karanlıkta bile bir ışık demeti yani hakikat gerçekliği vardır. Önemli olan algılarımızın açık olmasıdır. Erdemli olmak, doğada bulunan her şeyin birbiriyle ilişkili olduğunu bilmektir. Varlıklar arasındaki ilişki kutsaldır. Her biri halkanın bir parçasıdır. Birini yok ettiğimizde, tüm varlıkların biraz daha yok olmasına neden oluruz.
Öyle ki sevginin olmadığı her yer zifiri karanlıktır.
Nedir hakikat sorusu beliriyor kafamda. Cevaplar arıyorum kendimce. Ve diyorum, “Hakikat bilim ve sanattadır.” Ancak bilim ve sanat bizi aydınlığa kavuşturabilir.
Hakikat erdemli olabilmektir.
Hakikat, İyi bir insan olmak, böcekleştirme ve böcekleşmeye karşı çıkmakla mümkündür.
Bir gölün dibinde, çamura tutunarak yaşayan bir böcek topluluğu varmış. Çamurun içinde zorlukla bakarlarken yukarıya, merak ederlermiş ışığın kaynağını. Bazıları meraklarına yenik düşüp çıkarlarmış yukarılara. Fakat giden bir daha dönmezmiş. Ondandır ki, ışığın kaynağını bir türlü öğrenememiş bu böcek topluluğu. Bir gün ihtiyar kurulu toplanmış ve karar almışlar birisinin yukarıya çıkması için. Kura çekilmiş. Kurayla seçilen genç böcek, döneceğine dair söz vermiş. Yola çıkmış. Yukarı çıktıkça ışık huzmeleri onu daha da cezbetmiş. Gölün yüzeyine çıkmayı başardığında yorgunluktan baygın düşmüş. Ayıldığında kanatlarının çıktığını görmüş bizimki. Artık genç böcek, bir yusufçuk kuşuna dönüşmüştür. Gökyüzünü boydan boya yarıp geçmiş sevinçle. Gördüğü şeylerin güzelliği karşısında çarpılmış. Ve bir gün aklına gelmiş verdiği söz. Gelmiş gölün yüzeyine, yukarından aşağıya bir dalış yapmış, nafile… Ne kadar da uğraşsa aşağıya inemeyecektir artık. Çünkü gün yüzüne çıkıldığında geriye dönüş imkânsızdır.
Evet, ışığın kaynağını şimdi biliyoruz. Oraya ulaşmak için de çaba sarf etmemiz gerekiyor. Çünkü kir pas içindeyiz. Kendimizi temizledikçe çevremizi de temizlemeliyiz.
Anca kıskanmadan, başkasını rakip görmeden, paylaşarak, hoşgörülü olmakla, en güzel gülücükleri yüzümüze yerleştirerek, doğaya sadık kalarak ve şu dar-ı dünyada iyi insan kalmanın yollarını arayarak ve kısacık yaşam süremizle adaletli olmanın gerekliliğini bilerek, aydınlığa çıkabiliriz…
Aksi taktirde bu çamurun içinde nefessiz kalıp, her şeyi kendimizle yok edeceğiz.
Mehmet Söğüt
