AK BİR YÜREKLE DİMDİK YÜRÜMEK
Yazıyorlar, nasıl yazılması gerektiğini bilmeden. Ve öylesine cayırtı koparıyorlar ki, ortaçağdan çıkamayan çoğunluk, onları Einstein sanıyor. Aslında kendisi de inanıyor buna.
Ahlaki erozyon da son hızıyla devam ediyor.
Kısacası kendini dev aynasında görüp, bir şey olmadığını anlayınca da can havliyle saldıranları, palavra üzerine bir yaşam kurup da başkalarına yutturanları İzliyorum. Konuşsam kel görünmeyecek. Bilakis şaklabanların işine yarayacaktır. Çünkü yalan revaçta. Bilgisizliğin hâkim olduğu bir ortamda, yalancılar her şey sayılacaktır. Öyle de sanılıyor. Yalnız özünü yitirenleri izleyerek, özümü yitiriyorum sanki. Her şey dejenere ediliyor. Çünkü dünyada ya da yazdığı dildeki edebiyatın gelişmişliğini bilmiyor. Hatta bu konuda bir fikri de yok. Edebiyatın ve yazım dünyasının özünü boşaltıyorlar
Donanımsız ama şair ve yazar olmak isteyenlere, okunmadan da yazar olunabilir diyenlere, esaslı bir tokat patlatmak geliyor içimden. Malum, çağımızda önemli olan malını iyi pazarlayabilmektir. Hâlbuki pazarlayacak bir şeyi de yok. Karacaoğlan’ın, Cegerxwîn’in çok gerisinde. Halbuki asıl hedef, edebiyat deryasında katre olabilmektir.
Kendimi dev aynasında görmüyorum. Ben bu yolun öğrencisiyim, bunu biliyorum.
Ey zavallı, ey kendini farklı yerlere koyup da inanan adam, olduğun gibi görün ki vicdanın rahat olsun. Kendinle barışık ol ki mutlu olabilesin. Yalan üzerine yaşam kurmak, labirente sürükler insanı ve çıkamazsın oradan. Yalanların esiri olursun. Hem yükselsen ne olacak? En yüksek yer neresi ya da en aşağısı, doğrusu bilmiyorum.
Bilmek de istemiyorum. Çıkılacaksa da doğallığında olmalı. Onuru elden bırakmadan ve dimdik yürünmeli. Emek kokmalı çıktığın yer. Vicdan kokmalı. Vicdan ahlaktır bana göre. Ahlaklı olmak vicdanlı olmayı gerektirir.
Tüm bunları izlerken bir nesneymişim gibi geliyor bana. Konuşmak istemiyorum. İçimden gelmiyor çünkü. Kendine tapmak, bir süre sonra kişinin psikolojisine de zarar verir. Öyle de oluyor. İnsan üzülüyor bazen.
Nedir yaşam? Acılı ve sevinçli günlerin bir toplamı mıdır? Hayat denen engebeli yolda nasıl yürünmelidir? Ya da bu yolu düzleştirmek mümkün müdür? Tüm bu sorulara cevap aradı insanlık.
Evet, öncelikle ak bir yürek taşınmalı…
Mehmet Söğüt
