SÜRÜNGEN AKIL VE KEŞKELER

İnsan ergenlik çağına dek annesini ve özellikle de babasını yenilmez birer dev olarak görür.
Onun içindir ki, çocuklarda şu tümceyi çok duyarız, “Benim babam senin babanı döver.”
Her çocuk dağ gibi bir babaya ihtiyaç duyar.
Çünkü güçsüzdür. Anne ve babanın yardımıyla ayakta kalabildiğinin farkındadır.
İnsanlığın ilk düşünme evresi de benzerdir.
İnsan doğanın karşısında güçsüzdü. Kendini rahatlatması için sığınacak bir güce ihtiyaç vardı.
Totemizmin ilk temeli de böyle atılmıştır;
yırtıcı bir hayvanın ruhundan, kimi zaman bir ağaçtan umar beklemek gibi…
Bu durum beş milyon yıl önceki düşünme biçiydi.
Çağımıza kadar insanlık birçok düşünme evresi geçirdi; sihirli ve büyülü düşünme, mitolojik düşünme, tanrısal düşünme, felsefi düşünme, dinsel düşünme, akılcı düşünme ve son aşama akılcı ve bilimsel düşünme…
Biz düşünme işleminin neresindeyiz?
Ülkemiz iyi gözlendiğinde, kimilerinin beş milyon yıl geride olduklarını görüyoruz.
Nasıl mı?
Akılcı ve bilimsel düşünme kim sorusuyla ilgilenmez. Onlar için plan, program ve sistem önemlidir. Düzenin nasıl geliştirebileceğini düşünürler. Temel soruları ise neden, nasıl ve niçin biçimindedir.
Bizde nasıl?
Bizi koruyacak bir toteme ihtiyaç duyuyoruz.
Bu koruyucu güç kimi zaman lider, kimi zaman da bir tarikat şeyhi…
Gözümüzde o lider yenilmezdir.
O olmadan hayat biter kanısındayızdır.
Yani totemizmin beş milyon yıl sonra ki ete kemiğe bürünmüş halinin tezahürüdür.
Ondandır ki hepimizin birçok tanrısı vardır.
Ki böylesi kişilikler sürüngen akla sahiptir.
Kısacası beş milyon yılın da gerisindedir.
Bilim, yaşamın tek hücreli canlılar biçiminde sudan başladığını söylüyor.
Karaya ise bu canlılar sürüngen olarak çıkmışlardır.
Sürüngenlerin beyni sadece, o an karnını doyurmak ve bedenini tehlikelere karşı korumakla meşguldür.
Birkaç parça yiyecek karşılığında oyunu satanlarla, sürüngenlerin kısa vadeli ben merkezci aklından ne farkı olabilir…
Meşgul oldukları, o an karınlarını doldurmak.
Böylesi beyinlerin soru sorması inkansızdır.
Peki, liderleri için ölüme yürüyenlere, hatta kendini yakanlara ve lideri öldü diye intihara kalkışanlara ne demeli…
Profesör Niyazi Kahveci’ye bu soruyu sorsaydık, cevabı şöyle olurdu, “Böylesi kişilikler klinik birer vakalardır.”
Böylesi tiplerin beyin yapılarının hala hayvani aşamayı aşamadıkları aşikardır.
İnsanlığın beş milyon yılda ulaştığı beşeri akılla alakalarının olmadığı da kesin.
Bu durum ülkemizin kolektif aklıyla uyuşuyor.
Düşünme biçimlerinde akılcı ve bilimsel düşünmenin dışında, geriye doğru her evreye rastlamak mümkün.
İşte bu arkaik akıldan çağdaş teknoloji üretilmesi bekleniyor.
Aklın ve bilimin en büyük güç olduğunu bilmeden, çağdaş toplulukların düşünme ve yaşama seviyelerine ulaşmadan, hayatımız keşkelerle geçecektir.
Keşke ülkemde barış olsaydı.
Keşke modern bir toplum olabilseydik.
Keşke dürüstlük esas alınsaydı…
Keşke…

Mehmet Söğüt

Görsel: Yusuf Yerli

Benzer Haberler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Yazıda Dikkatinizi Çekebilir!
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün