Yaşamı Yerinde ve Yeniden İnşa Hareketi

Maraş sadece Osmanlı döneminde değil, tarihin her döneminde, alevilere kürtlere ve ötekilere karşı asimilasyon ve göçertme politikaları vardı. Kalender Çelebi’nin Elbistanda’ki direnişi de bunlardan biriydi , bu nedenli acıların da yaşadığını ortaya koyuyo aslında. O gün başlayan kırım bununla sınırlı kalmadığı Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ise, bu politikaların daha da derinleşerek sürdürüldüğünü görüyoruz.
1950’ler de Alevilerin ve Kürtlerin kırsal alandan şehir merkezine inerek, iş tutmaları, ticarete başlamaları çocuklarını okutmaları giderek görünür hale gelmeleri ve varlıklarını his edilmelemesini ve aynı zamanda söz sahibi olmaya başlamaları bir çok çevreyi rahatsız etmişti .1967’de Elbistan‘da Mahsuni Şerif’in vereceği konser bahane edilerek, yaşanan rahatsızlıklar Katliam girişimimine dönüşmüş, bunun sonucu da bir çok Alevi ,kürt ve sol sosyalist çevrelere yönelik saldırıya dönüştüğü ve bu saldırılar sonucu Alevilere, Kürtlere ve sol sosyalist çevrelere ait bir çok mekana zarar verildiği, bir çok insan yaralanmış ve iş yerleri talan edilmişti, ardından şehir merkezindeki bir çok insan ya geldikleri köylerine ya da Maraş üzerinden Hatay, Osmaniye, Antep olmak üzere farklı illere göç etmek durumunda kaldıkları görülmektedir.
Kuşkusuz o gün devreye konulan bu politikalar daha uzun bir sürece yayarak sürdürmek istedikleri 1978 yılında Maraş’ta yapılan Katliamla bir kez daha açığa çıkmıştı.
Bu yaşanan olayların ardından, bir çok insan tarlasını , takımını, evini ve barkını, kısaca tüm yaşanmışlıklarını geride bırakarak başta ülkenin batısı olmak üzere, dünyanın dört bir yanına dağılmak zorunda kalmışlardı.
iktidar sahipleri Maraş‘ta istenen sonucun kısmende olsa elde edildiğini söyleyebiliriz, çünkü asimlasiyonla elde edemediklerini göçertme yoluyla demografik yapının değiştirilmesi hedeflendiği daha sonraki süreçte açığa çıkacaktı.
Hepimizin bildiği gibi doğa boşluk kabul etmez, sözünün ne kadar doğru olduğu Maraş Pazarcık ilçesine bağlı aşağı termolara köyüne mülteci adı altında suriyede 27.000 Sünni Arap’ın getirilip yerleştirilmesi yürütülen politikalarının açık bir ifadesidir.
Kuşkusuz bu baskılar sonucu hangi halktan olursa olsun yerinden, yurdunda edilenler
Gittikleri yerde her türlü asimilasyona maruz kalacakları kaçınılmaz bir son, başta dil olmak üzere inanç alanında ve kültür bakımından zaman içerisinde kendisiyle yabancılaştırarak önlem alınmadığı taktirde kendiliğinde eriyerek yok olmayla karşı karşıya kalacağız kaçınılmaz bir süreç devam etmekte.
Biz biliyoruz ki insan nereye giderse gitsin, ne yaparsa yapın insan her şeyi unutur fakat çocukluğunu asla unutmaz. Çocukluğun belleğine yapılan ilk kayıttır, bundan dolayı her şeyi silebilirsiniz fakat belleklere kaydedilen çocukluğu asla silemezsiniz.
Bizim de çocukluğumuz bu topraklarda kalmıştı, biz çocukluğumuzla köklerimizle ve özümüzle ve kutsalarımızla tekrar buluşmak istiyorduk bu da inşayı gündeme getiriyordu.
Bunun için yaşamı yerinde ve yeniden inşa hareketinin ilk olarak Maraş‘ın Elbistan ilçesine bağlı Axtil kocapınar mezrasın da Kadınların Rehberliğinde 5000 fidan toprakla buluşturulmuş coğrafyamızı ve köylerimizi mezarlığa değil yaşam Alanına çevirelim çağrısı bölgede karşılık bulmuş ve bölge adeta küllerinden yeniden doğuyor.
Kuşkusuz her yeni doğum sancılı olur
Yaşamı yeniden ve yerinde inşa hareketinin çalışmaları ve çağrıları, gerek yurt dışında gerekse metropolde yaşayan bölge insanının yönünü kadim topraklara çevirmiştir.
Bu gelişmelere paralel olarak metropollerdeki konutlara taş çıkaracak yapılar inşa edilmektedir. Diğer yandan ise bölgenin ekonomik altyapısının oluşturulması amacıyla yaklaşık 300.000 bin kayısı, badem ,ceviz ve goji berry” bitkisini yetiştirmeye yönelik çalışmaların olduğunu biliyoruz.
Diğer tarafta ise, gölgede tarımın daha bilimsel yapılabilmesi için önemli adımların aldığını aynı zamanda, artık bir çok insan tarlasına tohumunu ektiği, biçti ve kurak olan toprakların suyuyla buluşturularak mısır ,ayçiçeği ve pancar yetiştiriciliği yapılıyor olması bölge insanını bir hayli umutlandırdığını da altını çizmek gerekiyor.
Benzer çalışmaların Kürecik ve Sinemilli köylerinde de yapılmaktadır. Özellikle Elbistan’ın Nergele köyünde, Avrupa ve bölge de yaşayan halkın dayanışması ile on binlerce meyve fidanı toprakla buluşturulmuştur. Festival havasında geçen fidan dikimine, hareketimizin imkanları ölçüsünde güç ve destek vermiştir.
bahsi geçen bölge de, büyük çiftliklerin kurulması ve aynı zamanda balık tesislerin yanı sıra güneş enerjisiyle elektrik elde edilmesi ve benzer çalışmaların bölgede yürütülmesi hareketimiz açısından önemli bir moral motivasyona da neden olduğunu, bir çok çevreyi de harekete geçmesine önemli katkıları olduğu gibi önümüzdeki süreçte bölge ekonomisine de katkıları olacağını biliyoruz.
Bir diğeri önemli husus ise her ne kadar, yaşamı yerinde ve yeniden inşa hareketi çalışmaları Maraş‘ta başladıysa da bu çalışmaların sadece Maraş‘ta sınırlı olmadığının, bu çalışmalar aynı zamanda Reya haq coğrafyasında da yürütmekteyiz ve her geçen gün bu çalışmalarımızı tüm alan karşılık bulması için de elimizden gelen çabayı da sürdürmeye devam edeceğiz.
Bölgede başlatmış olduğumuz çalışmalar , tarım ve hayvancılık alanında çalışma yürüterek temel gıda üretenleri, desteklemek üretmiş oldukları ürünleri ve emeğini tekelci zihniyette korumak amacıyla da kooperatifleşme kararı almış, alınan karar sonucu yaşamı yeniden inşa kooperatifi kurulmuş bölgede faaliyetlerini yürütmeye başladığını da sizlerle paylaşmak istedik.
Bugün baktığımızda Avrupa’nın bir çok ülkesinde nüfusun %10’u kooperatiflere üye olduğunu da biliyoruz , çünkü ancak üreticiler kooperatifleşerek kendi emeklerini Tekellenlerden bir nebze de olsa da koruyabilirler , aksi taktirde bugüne kadar olduğu gibi emekleri sömürülmeye ve yok sayılmaya devam edecektir.
Bölgede “Yaşamı yerinde ve yenide inşa
hareketi” çalışmalarını sadece ekonomik alanda değil , aynı zamanda sosyal ve kültürel alanda da yürütmektedir. Bu bağlamda Demokratik Alevi Dernekleriyle (DAD) ile birlikte Maraş’ta 2 günlük bir program gerçekleştirildi. Birinci gün Ate Elif, Hemî Tazı ve Ali Koto’nun mekanları ziyaret edilmiş, ardında Sinemilli Ocağının Kantarma köyünde uzun bir aradan sonra muhabbet cemi düzenlenmiştir. 27-28 Temmuz 2024’te Malatya’nın Akçadağ ilçesi Kürecik nahiyesinde, UKM (Uluslararası Kürecik Meclisi) ile yapacağımız doğa ve kültür festivaline , yaşamı yeniden inşa hareketinin yanı sıra DAD (Demokratik Alevi Dernekleri) ve bir çok kurumla birlikte yürüteceğimiz , dolayısıyla da bu ve buna benzer çalışmaların yapılması bölge insanlarının , bu topraklar da bir araya gelmesi ve çocukların ata yadigârı olan topraklarına tanışıp kaynaşmasını biz önemli görüyoruz belirtiyoruz.
Diğer tarafta ise dünyanın bir çok noktasına dağılma zorunda kalan insanlarımız , doğup büyüdüğü coğrafya dönerek kendi Toprakları üzerinde , anadiliyle ve inancıyla ekolojik bir yaşamın inşa edilmesi elbette ki önemli olacak , Diğer tarafta ise Katliamlar sonrası böyle bir projenin son derece anlamlı olacağına inandığımız için böyle bir çalışma başlattık , şayet bizler bu coğrafyada yaşamı yerinde ve yeniden inşa edebilirsek belki de bu tarihte ilk olacak çünkü ,bugüne kadar zorla kendi topraklarından çıkarılanlar bugüne kadar böyle bir çalışma içerisinde girmemişlerdir. Şayet bizler bunu başarabilirsek , belki bugüne kadar yapmış olduğu kırımlarla yüzleşme sistemi kendisini yüzleşmeye zorlayabiliriz , çünkü biz biliyoruz ki katliamları boşa çıkarmanın yolu , Katliamın yaşandığı yerde tekrar yaşamı yerinde ve yeniden inşa etmekten geçtiğini biliyoruz.
“Her dar la sar koki xa heşın dawı” (Her ağaç kendi kökü üzerinde yeşerir)
Ahmet Güden

Geçmişin İzinde: Hakikate Doğru Bir Yolculuk
Hakikati aramak, insanın doğasında köklü bir yer tutan ve onu daima kendine çeken güçlü bir çağrıdır. Özellikle Maraş, Pazarcık, Elbistan, Kürecik, Malatya gibi kadim bölgelerde, Kürt ve Alevi kültürünün zengin izlerini taşıyan köylerde bu arayış daha da derin anlamlar taşır. Bu topraklarda yaşamış insanların gelenekleri ve kültürel mirasları, bizlere köklerimize dönmenin ve onlardan beslenerek geleceğe adım atmanın değerini hatırlatır.
Bugün, şehirlerden ayrılıp köylerine dönme cesareti gösteren arkadaşların çabaları sadece bireysel bir dönüş değil, toplumun yeniden canlanması adına güçlü bir başlangıçtır. Hakikat yolculuğuna çıkarken geçmişin izlerini yeniden topluma sunma ve bu izleri birleştirme çabasına gönül vermiş olan bu arkadaşlara teşekkürlerimi sunuyorum. Bu kıymetli projeyi tüm kalbimle destekliyorum, ancak bu yolda ilerlerken bazı tarihi zorlukların farkında olmamız gerektiğine inanıyorum.
Geçmişin bir parçası olarak aşiret ve kabilecilik yapıları, toplumsal dayanışmayı ve yardımlaşmayı destekleyerek kültürümüze katkılar sağlamıştır. Ancak günümüz dünyasında bireysel özgürlük arayışı ve kişisel gelişimle uyumlu olmayan yanları da bu yapılarda görülebiliyor. Şehirlerden dönen insanların edindikleri yeni değerleri köylerine taşıma isteği, bu dönüşüm arayışının doğal bir parçası olarak anlaşılabilir.
Hakikatin izinde ilerlerken ve bu dönüşümü köylerimizde gerçekleştirirken dikkat etmemiz gereken bazı temel noktalar olduğuna inanıyorum.
Birlikte Yol Almak:
Geçmişi kucaklayarak, her bireyin özgürce yer aldığı, daha barışçıl bir topluluk yaratmak için çabalamak.
Feodal Yapıları Yapıcı Şekilde Aşmak:
Aşiret ve kabile yapılarının toplumsal yardımlaşmayı destekleyen yanlarını koruyup, bireysel özgürlüğü sınırlandırabilecek taraflarını geride bırakmak.
Hakikatin Yolculuğunda Kararlılık:
Kendi hakikatini arayan her bireyin, bu arayışın huzurunu köylerine ve çevresine yayması.Hakikate adanmış bu yolculuk, geçmişimize duyduğumuz derin saygıyı daha eşit ve özgür bir gelecek yaratma arzusu ile birleştiriyor. Bu projeyi başlatan ve bu yolda adım atan arkadaşlara yürekten teşekkür ediyorum. Bu yolculuğun, sadece köylerimize değil, tüm topluma örnek teşkil ederek gelecekte daha katılımcı, daha özgür bir toplum yaratma hayalimize katkıda bulunmasını diliyorum.
Saygılarımla
Cevdet karakoc