Yazar, Başkan, Pir üçgeninde Alevilik.

Tarihin kendisi gibi tarih araştırmacılığı da ciddi bir iştir. Bilim ve belgeler ışığında araştırılmadan, irdelenmeden, sorgulanmadan yazılan tarih, tarih değil, Elif Naci’nin dediği gibi “geviş getirmektir.” İslamcılar ve Türkçüler tarafından Alevilik ile ilgili yazılan kitaplarda da bir sürü yalan, yanlış şeyler gerçek diye okutuluyor ve bilinçli olarak Alevilik katlediliyor.
Bir buçuk milyar insanın inandığı Mezhepler,
tarikatlar, cemaatler ve ümmet boyutuyla örgütlü olan İslam, Üniversite düzeyinde kurumsallaşmış, her yıl uluslararası devlet başkanları düzeyinde toplantılar düzenleyerek varlığını korumaya çalışmaktadır.
İnananlarının hepsi aynı kutsal metine inanmasına, aynı elçiye, aynı tanrıya inanmasına rağmen, kendi içinde 400’e yakın yorumla ( Mezhep ) yorumlanan bir inançtır İslam. Alevilik ise bırakın devlet dini olmayı, sürekli muhalefette kalmış, yok edilmiş, dışlanmış bir inançtır.
Bozkırın yanan ateşi Alevilik, bütün kurum ve
kuruluşlardan uzak tutulmuştur. Bu yüzden merkezi bir idareden yönetilip yönlendirilmedikleri için hangi
bölgelerde kalmışlarsa birbirinden kopuk, içine kapalı inanç sistemi haline gelmiştir. Aralarında birçok ritüel farklılıkları oluşmuştur. Örneğin Tahtacılarda Horoz kutsal kurban kabul edilirken Bektaşilik ve Kızılbaşlıkta böyle bir ritüel yoktur. Tahtacılar ve Kızılbaşların ruhani önderleri Pir’dir ve bunlar bir ocağa bağlı oldukları için ocakzadedirler ancak, Bektaşilerin ruhani önderleri Dede’dir (Dede-Baba) ve bunlar seçilirler. Bektaşilikte Dedelik/Babalık babadan oğula geçmez. Musahiplik olayı Kızılbaşlık, Tahtacı ve Türkmenlerde vardır.
Bektaşilerde yoktur. Buna benzer ortak noktalar ve ayrıştıkları noktalar vardır.
Kimilerince Alevilik bir inanç, kimilerince
Alevilik bir kültür, kimilerince Alevilik bir muhalefet ve başkaldırı ideolojisidir. Örnekler çoğaltılabilinir.
Alevilik, siyasal bir başkaldırı olayı değildir. Daha çok kendini koruma amacını gütmüştür ancak, taşıdığı felsefeden dolayı iktidarı hedeflememiştir. Siyasi erki eline geçirmeye çalışmamıştır. Selçuklu ve Osmanlı döneminde yaşanan bütün başkaldırılar, kendini korumaya yöneliktir. Ayrıca, bir sınıf ideolojisi de değil sınıflar üstü bir üstyapıdır. Bu yüzden her iki sınıftan da inananı bulunmaktadır. Emek ile sermaye arasındaki çelişkinin çözüm noktasında önerdiği bir projesi de yoktur.
Bu anlamda Alevi araştırmacı yazarlar, Alevilik
öğretisini derinlemesine araştırarak, gerek canlı
hafızadan gerekse cönklerden veya bu konuda araştırma yapmış oryantalistlerin çalışmalarını okuyarak, o bilgileri rafine ederek, bilince taşıyıp kitaplar yazıp Aleviliğe hizmet edebilirler.
Kurum başkanı veya kurum yöneticileri de
yazarların bu hizmetlerine katkı sunarak, çalışmalarına yardımcı olmalıdırlar. Ayrıca Alevilerin bürokratik ve demokratik sorun ve istemleri konusunda hizmet etmelidirler. Aleviliğin ruhani önderleri olan Pirlerin erkânına müdahale etmeden onların hizmetlerinde daha verimli olmaları için yardımcı olmalıdırlar.
Pirler ise hem babadan, dededen öğrendiklerini hem de yola hizmet eden Alevi yazarların çalışmalarını okuyarak kendilerini geliştirmelidirler. Mutlaka her Perşembe akşamı bulundukları kurumlarda Alevilik yol ve süreği konusunda dersler vermelidirler. Bu kurumları sadece saz çalma kursları ve ölüleri yıkama yeri olmaktan kurtarmalıdırlar.
Hasan Yüksel’in bu çalışmasının önemi
Hasan Yüksel’in bu çalışması, bu amaca yönelik bir çalışmadır. Çalışmaya on iki kişi almıştır. Altı kişi Alevi ruhani önderdir. Diğer Altı kişiden beşi yine ocakzade, biri talip ancak, her altısı da bu konuda önemli çalışmalar yapmış yazarlardır.
Altısı ruhani önder olan kişiler, sorulan sorulara
kendi pratiklerinden örnekler vererek yürüttükleri erkân ne ise o konuda samimi cevaplar vermişlerdir. Ayrıca Alevi inancında var olan Nikâh Kıyma, Hakka YürümeErkânı, Helallik ve Sırlama erkânı, Dardan indirme erkânı, Oruç, dua, cem bağlama, cem yürütme kısaca, Alevilik inancı ve yolukonusunda çok açıklayıcı bilgiler vermişlerdir. Kitapta konuşturulan yazarlar ise olayı dışarıdan gözlemleyerek yazan kişiler değil, bizatihi bu inanç içinde yetişmiş olaya içerden ışık tutan yazarlardır. Hasan Yüksel Batini/Alevi ozan olmanın yanı sıra, bu çalışmasıyla da Aleviliğin inanç, itikat boyutuna eğilmiş bu konuda da önemli bir hizmete imza atmıştır.
Kitabında olduğu gibi Alevilik öğretisinin hem teolojik boyutunu hem sosyolojik boyutunu hem felsefi boyutunu hem de coğrafik olarak Aleviliği anlatan güzel bir çalışma hazırlamıştır. Kanaatimce, bu konuda bir
başvuru kitabı olmuştur.
Hasan Yüksel
