Kent ve Alevilik.

Alevilik, kentleşme süreciyle birlikte birçok değerini kaybetti. Bilgiye, imeceye ve ekonomiye dayalı olan yol kardeşliği (Musahiplik) de etkisini yitirmeye başladı.

Musahip olan canların biri diğerinden en az 10 yaş büyük olması, biri diğerinden mal mülk olarak daha iyi olması, biri diğerinden bilgi ve yol görgüsü konusunda daha iyi olması şartları aranırdı. Bu yolla, 4 canının birbirini denetlemesi, yanlışı önlemesi, ekonomik olarak durumu daha iyi olanın diğerini desteklemesi, bilgisi iyi olanın diğerine yol göstermesi esas alınırdı. Kent yaşamı bunu da işlevsizleştirdi. Çünkü yan yana olması gereken musahipler yılda bir görüşüp görgü ceminde bulunması gerekiyordu. Ne yazık ki ekonomik nedenlerden dolayı ayrı kentlere hatta, ülkelere gidip yaşamlarını kazanmak zorunda kaldılar. Böyle olunca Aleviliğin temel unsurlarından biri olan kardeşlik bağı da çözülmüş oldu.

Köylerde iken Pirler, kendi taliplerini hangi ilin sınırları içinde, hangi kasaba ve köylerde yaşadığını biliyorlardı. Hastalıkta, sağlıkta yanlarında olurlardı.

Hakka yürüme erkânlarını yürütürlerdi. Evlendirme, nikâh kıyma ve diğer vecibelerini yerine getirirlerdi.

Kendi taliplerini bildiği, tanıdığı için de onların her sorunuyla bizatihi kendileri ilgilenirlerdi. Kent yaşamı, ne yazık ki bu bağı da kopardı. Böylece, zaten mağdur durumda olan Alevilerde, giderek kent yaşamıyla birlikte çözülmeler başladı. Kentlere yerleşen Aleviler çok da hoş karşılanmadılar. Siyasal ve inançsal erk, onları Elbistan, Maraş, Çorum ve Sivas’da katliamlardan geçirdi. Böylece kimsesiz olduklarını anladılar ve daha ürkek bir hale geldiler. Bu dağınıklık ve ürkeklik hali içinde 1990’lara gelindi.

Türk İslam sentezi üzerinden şekillendirilen sistem,resmi ideolojisini bu anlayışı üzerinden oluşturdu. Ancak 1984 yılında, etnik olarak kendilerini Türk kabul etmeyip dağa çıkan Kürtler, devletin resmi ideolojisine büyük bir darbe vurdu. Ürken devlet, yok edilmesi gereken bir kimlik olarak gördüğü Alevileri, Kürtlerle dirsek temasına girmesin diye kendine bağımlı bir Alevi örgütlülüğüne olanak tanıdı.

Devlettin amacı, diğer muhalif kimlikler de başkaldırıp kendi özgül sorunları etrafında örgütlen-mesinler diye, o güne kadar adını küfürle andıkları Alevilerin dernekler kurmasına müsaade etti. 1960 ile 1990 yılları arasında, kentleşme süreci ile birlikte çözülme sürecine giren Aleviliğin, tekrar kendi kökleri üzerinde sağlıklı yeşermesine devlet müsaade etmedi.  
Bu çözülmeyi hızlandırmak için kendi inisiyatifinde olan kimi Pir(!) yazar ve kişileri bu kurulan kurumların başına atadı. Onlar da sahibinin sesini yansıtmak için kendisine ne denmişse öyle yaptılar.

1. Aleviliğin, kentleşme süreci ile birlikte çözülme aşamasına girmesi

2. 30 Yıllık bir katliam ve suskunluk dönemi

inancın önderleri, pirlerin saha dışına çıkarılması

3. Devletin sürekli asimilasyon amaçlı dayattığı fikirler

4. Dergâh ve Cemevi şeklinde değil de dernekçilik çerçevesinde kendilerine izin verilmesi.

Böylece giderek zayıflayan Alevilik, zemin kayması yaşamaya başladı.

Kaynak: Hasan Yüksek (Alevilik ve Panteizm Kitabı) 

Benzer Haberler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün