ASIL OLAN “BİLİM VE TEKNOLOJİDİR”

     21. yüzyılda insanların günlük hayatında teknoloji, artık alışılmış bir kavrama dönüştü. Teknoloji dendiği zaman, her birey birçok şey konuşabilir ve anlatabilir. Teknolojinin daha çok konuşulan yanı, fiziksel özelliğidir (hardware). Halbuki, teknolojinin bir başka kuramsal (software) boyutu da var. İnsanlar daha çok teknolojinin fiziksel özelliği üzerinde bilgiye sahipler. Çünkü teknolojinin fiziksel özelliği, araçları kapsar. En basit örneği elimizdeki telefondur. Teknolojideki evrimin gelişimini bir diyakronik bütünlük içinde düşünmek gerekiyor.

     Tarihin biraz gerisine gidelim, bilimin ve teknolojinin ürettiği ürünler insan dünyasında devrimler yarattığı gerçeğiyle yüzleşiyor. Bu gelişmeleri birden fazla başlık altında toplamak mümkün. Amacımız geçmiş insan toplumunun yaşadıkları tarihsel evreleri ve ekonomik problemleri anlatmak değil; bilimde ve teknolojide yaşanan evrimin ve dönüşümün kısa bir özetini yapmak olacaktır. ‘Doğaüstü’ bir şeyden söz edeceksek, bunun bilimden ve teknolojiden başka bir şey olmadığını görürüz.

     Bilim ve teknoloji alanında kimi sektörler vardır ki, bu sektörlerde görülen yenilikler, insan toplumunun ilerlemesinde kaldıraç görevi görmüşlerdir. Örneğin inşaat alanında yaşananlar, her çağın akışı içinde insan hayatını kolaylaştırmış ve insana her aşamada zaman kazandırmıştır. Ancak işin bir başka boyutunu mutlaka görmek gerekiyor. Teknoloji geliştikçe küreselleşme hız kazanırken, kapitalist kültür ve düşünme tarzı insana empoze edilirken, diğer yandan sömürüyü kabul eden bir insan yaratılmaya çalışıldı. Kapitalizmin her alanda örgütlenme ve yayılma üstünlüğünü ele geçirdiği bir realite olduğu bilinmelidir. Teknolojik gelişmeyle devreye giren sermaye, global olarak halkları sömürge ağı ile denetim altına almıştır. Doğa ve insan kaynakları acımasız bir sömürü altında bulunuyor. Bugün, küreselleşme önüne geçilmez bir tehlike oluşturmaya devam ediyor. Teknolojideki evrime bakarsak ya da hatırlarsak, bugün yaşananları daha iyi anlarız. Şöyle ki;

     I-Malzeme alanındaki gelişmeler, ilginç ve hızlı olmuştur. Betonun atası sayılan dövülmüş kil veya yanmış kireçtaşının ilk kullanımı M.Ö 1300 yıllarında olduğu iddia edilir. Çeliğin ilk kullanıma başlaması ise, M.Ö 1800’li yıllara dayansa da, inşaat sektörünün temeli sayılan donatılı beton ve yapı çeliği 19. yüzyılın ortalarında Avrupa ve Amerika’da kullanılmaya başlandı. Daha önce yapımı haftalar, hatta aylar sürebilen bir yığma taş istinat duvarı 2-3 gün içerisinde donatılı beton ile yapılmaya başlandı. İnsana devasa bir zaman kazandıran her bilimsel ve teknolojik gelişme, bugün insanı başka bir evreye taşıyor. Teorik yazılımlar arttıkça, pratik değerler içinde yeniyi üretmek daha kolay oldu. Bugün kullanılan ve yapı mühendisliğinin temeli sayılan teoriler, 16. ve 19. yüzyılları Euler, Bernoulli, Newton gibi sayısız bilim insanı tarafından hazırlandı ve uygulandı. Bilim ve teknoloji geliştikçe insan hayatına değişik boyutlarda yansıdı. Teknoloji geliştikçe iş gücünün verimi katlanarak artıyor. Peki, çalışanlar artan zenginlikte nasıl bir pay alıyor. İşte bu soruya yanıt tek değişmeyen şey oldu.

2.Bilim ve teknoloji 18.-19.-20. yüzyılda işsizlik yaratmıyordu. Tersine yeni iş alanlarına hızla vesile oluyordu. Zaman zaman kapitalist sistemde tıkanmalar göreceli olsa da, bunlar kısa bir zaman diliminde aşıldı. İş gücüne olan ihtiyaç daha fazla arttı. Teorik analizler pratiğe yansıyınca yapı davranışı, malzemeye olan ihtiyaç, gerilimler, deplasmanlar, kuvvetler daha doğru ve daha hızlı hesaplandı. Bu “daha doğru” hesaplarla birlikte, daha önce 1-2 metre olan taş duvar kalınlıkları 30-40 cm’ye, 1 metre olan kolon çapları 20-30 cm’ye inmeye başladı. 19-20. yüzyılda teknoloji geliştikçe, iş gücüne olan ihtiyaçta azalma olmadı. Ağır ve yorucu olan işler yeni teknoloji ile çok yorucu olmaktan çıktı belli oranda. Kapitalizmin gelişim evresinde teknoloji hızla gelişme, yenilenme ve değişim yaşadı. Bu ilerleme çalışanların dünyasında değişik bir iş disiplini yarattı. İş saatinde kazanılan zaman patronun daha çok sömürmesine aracı oldu.

     3-Teknolojik ilerleme, kendi diyalektiği içinde zenginleşerek insan dünyasında etkili olmaya başladı. Her yeni teknoloji, insan dünyasında paradoksal sonuçlar yaratarak gelişmesi ise, bir başka gerçek oldu. Aslında kapitalizm, insan evriminin doğal bir sonucu olarak gelişti ve etkili bir ekonomik sistem olmaya başladı. Çalışma dünyasında etkili olan 19. yüzyılın ortalarında icat edilen hidrolik (su basıncı) ve pnömatik (hava basınçlı) makinaların üretilmesi insan dünyasında yeni bir dönemin başlangıcı diyebiliriz. Bu araçlarla birlikte kazı yapmak, malzeme taşımak önemli bir gelişme oldu. İnsana en çok zaman kaybettiren, en fazla zaman ve emek gücü gerektiren işler, çok daha hızlı ve daha az iş gücüyle yapılmaya başlandı. Yıllar sürebilen kazılar, haftalarla ölçülmeye başlandı. Bilim ne kadar yeni teknoloji geliştirirse, iş gücüne olan ihtiyaç da bir o kadar büyüdü.

     20. yüzyıl ile birlikte vinçler, matkap, beton mikserleri, elektrikli aletler ve belki de bunlar arasında en önemlisi içten yanmalı motor icat edildi. İçten yanmalı motor ve bunun taşıdığı yaratıcılık traktör, buldozer vs. el arabalarını, kürekleri kazmaları ve hayvan kullanımını azalttı veya ortadan kaldırdı. Yani her yeni teknoloji, eski teknolojiyi tasfiye ederek gelişiyor. İnsan dünyası maddi ve manevi olarak yeniden şekilleniyor. Elbette teknolojinin gelişimi sadece bu yazdıklarımla sınırlı değildir. Kısaca anlatmaya çalıştığım teknolojik devrimin sürekli bir nitelik alarak ilerlediğini anlatmaktır. Bugün ise temel sorun, kapitalist-emperyalist sistemin; felsefi, ideolojik, ekonomik, kültürel ve politik olarak yeniden bir değerlendirmesini yapmak önem taşıyor. Böylece komünizm, insan dünyasında yeniden anlam kazanır.

     Peki, bu değişimlerin toplumda etkisi ne oldu? Şöyle örnekleyeyim;

     İlk çağlardaki malzeme (beton, çelik, vs.) eksikliklerinden, bilim ve teknolojik yetersizlik ve imkânsızlıklardan dolayı, dönemin büyük (ama günümüz şartları için göreceli olarak kolay) inşaat projeleri genel anlamda en ucuz iş gücünü, neredeyse sınırsız kullanarak, insanın çalışma şartlarını makulün de ötesinde zorlayarak yapıldı.

     Bu dönemin en çarpıcı örneği olan ve dünyanın ayakta kalan en eski 7 harikasından biri olan, Giza’daki 147 metre yüksekliğindeki büyük Mısır Piramidi, yunan tarihçi Herodotos’a göre 100.000 işçi tarafından 20 yılda (M.Ö. 2560-2540 yılları arasında) inşa edildi. Bugünkü bilim insanları ise, kullanılan iş gücünü 20.000 işçi ve 20 yıl olarak tahmin ediyorlar. Günümüzde hala, çalışan bu emekçilerin işçi mi, yoksa köle mi olduğu tartışma konusu. Ancak kim olursa olsun, dönemin şartları gereği karın tokluğuna, çok uzun çalışma saatleri boyunca, kol ve beden gücüne dayanarak çalıştıkları aşikâr. İtalya’nın Pisa şehrinde bulunan ve yapımı 1172’de tamamlanan, 57 metre yüksekliğindeki ünlü Pisa Kulesi’nin yapımı tam 199 yıl sürdü. ‘Kutsal’ Vatikan Şehri’ndeki ünlü Aziz Peter Bazilikası, 1506 yılında 144 yıllık inşaat sürecinden sonra tamamlandı. Amerika’nın New York şehrindeki Hürriyet Heykeli, 8 yıllık inşaat sonunda 1875 yılında bitti. Yine bu şehirde dönemlerinin en yüksek binaları olan 319 metre yüksekliğindeki Chrysler binası ile 380 metre yüksekliğindeki Empire State Binası 2 yıllık inşaat sürecinin ardından 1928 ve 1929 yıllarında tamamlandı ve son olarak, günümüzdeki en yüksek bina olan yaklaşık 830 metre yüksekliğindeki Dubai’deki Burj Khalifa’nın yapımı 2 yıl sürdü.

     Görüldüğü gibi, zamanında inşa edilmesi mümkün bile olmayan yapılar artık 2-3 yıl içerisinde inşa edilmeye başlandı. 850 yıl önce 199 yıl süren 157 metre yüksekliğindeki kule inşaatları (Pisa Kulesi), günümüzde 2-3 yılda tamamlanan 830 metre yüksekliğindeki inşaatlara dönüştü (Burj Khalifa).

     Bu arada insana, daha doğrusu insan gücüne ne oldu? En kısa haliyle özetlersek; Burada asıl kazanan emekçi değil, işveren oldu. 20 yıllık teorik/ütopik bir çalışma sürecini düşünelim. Emekçi açısından bakarsak, eski çağlarda 20 yıl boyunca sadece bir büyük inşaat yaparken (Mısır Piramitleri), şimdi aynı sürede sayısız işlerde çalışabilir. Ama emek karşılığı olarak bunun bir pozitif yansıması yok. 20 yıl boyunca, normal kazanç neyse onu alacak. Yani çalışan açısından değişen bir şey olmuyor. Yaratılan zenginlikler, üretim araçlarını elinde bulunduran egemen sınıfın hesabına akıyor.

     İşveren açısından bakarsak, 20 yıl boyunca sadece Mısır Piramitlerinin inşaatını bitirmek yerine, aynı sürede Chrysler binası, Eyfel Kulesi, Empire State Binası ve Burj Khalifa’yı bitirebilir. Bunlardan edilen kazancı varın siz hesap edin. Teknoloji tarihi böyle bir sarmal içinde ilerleyerek gelişti. Bugünkü dijital ve nanoteknoloji ise, teknoloji dünyasında bir başka devrim olduğu gerçeğini görmek zorundayız. Teknolojinin ilerleme hızına yetişme ve onun yarattığı değişikleri anlamak zaman alıyor.

     Son olarak, söz konusu edilmesi gereken bir başka nokta ise, hesaplama alanındaki gelişmeler olan bilgisayar teknolojisi olacak. Bu noktadaki gelişmeler başlı başına birçok kitap konusu olmaya açıktır. Bilgisayarların ortaya çıkmasıyla hesap kapasitesi ölçülemeyecek derecede arttı. Daha önce deprem ve rüzgâr yükü altında bir binanın tepkisini incelemek aylar sürerken, günümüzdeki bilgisayarlarla bu işlem dakikalarla sınırlı hale geldi. Teknoloji devasa bir sıçrama yaparken, gelişen bilim ve teknoloji insan dünyasında etkisi ne oldu. Bu soruya yanıt başlı başına inceleme konusudur.

     Düne göre, daha yorucu olmayan iş alanları oluşmaya başladı. Ama teknolojiden doğan avantajlara ve zenginliklere egemen sınıf tek taraflı sahip oldu. Her teknoloji kendi tarihi içinde etkili sonuçlar bırakmıştır. Teknolojik değişmeler insanın hikâyesi ile başladığını, her geçen zaman diliminde bir devrim yarattığını anlamak zor değildir. İnsan dünyasındaki her tarihsel sürecin ‘kaderini’ belirleyen bilim ve teknoloji oldu. Ama her çağda teknoloji ve bilim egemenlerin tekelinde oldu. Teknolojik gelişmelere temel hazırlayan bilim oldu. Teknoloji her çağda bilimsel ilkeler üzerinde gelişti ve kendisini yeniledi. Her çağda teknoloji insan hayatında kısa-uzun vadeli etkilerde bulundu.

Robert Pekoz

Benzer Haberler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Yazıda Dikkatinizi Çekebilir!
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün