FELEK VE HAiN BEKO

Feqiye Teyran aşkla insan çoğalır, yürek çoğalmaz der. Hakikatçılar yüreklerindeki aşklarıyla çoğalmışlardır. O aşk ki yüreklere düştüğü an dağları deldirir. İnsanlar ise ulaşmak istemişlerdir şavkıyan özgürlük aşkına. Çekilen cefalara aldırılmadan, yola devam denilmiştir. Aslında aşk parçalanan yüreğin birleşmesidir. Bunu bilir Feqiye Teyran ve bunu söyler. Ahmedê Xani de bilir aşkın birleştiriciliğini ve gücünü. Aşka ulaşmanın Bekolar’ın bitişiyle mümkün olabileceğini haykırarak söyler. Bundandır ki Mem ile Zîn’in destanı değerinden hiçbir şey kaybetmeden günümüze kadar ulaşmıştır. Aşk, Ahmedê Xanî için güneş gibidir. Aşk, bir aynadır ki, Tanrı’yı gösterir/ Ve güneş gibidir, öylesine ışık verir, der.
Karanlığı yani Bekolardan gelebilecek tehlikeleri ve aşkın dayanılmaz çekiciliğini sezdirmeye çalışır her satırında. Hala Memler vardır ve Zînler de. Bekolar ise var güçleriyle aşka ulaşmanın yollarını tıkamaya çalışmaktadır.
Yine Ahmedê Xanî bilir ki ona ve halkına biçilen değer boynu bükük bir köşede beklemektir. O yürek ki paramparçadır ve zülmün atı her yanda şaha kalkmıştır. Halkı biçare ve yetimdir ama aşka ve güzele ulaşmak için ellerinden geleni yapmaya çalışmışlardır. Aşkın şavkı yüzlerine vurmuştur bir kere, geriye dönüş artık imkânsızdır.
‘’Geçtiğim tüm köprüleri yaktım, dönüş yok
İçime akmıyor kanım, yaramı sevdim…’’ diyor Hicri İzgören ‘’Kod Adı Aşk’’ adındaki şiirinde. Ve şiirin sonlarına doğru şöyle diyor:
‘’Yeni bir sayfa açtım kanımla yazıyorum artık
Kod adım aşk’tır’’
Evet, Mem’in de kod adı aşktı. Ve ölümüne bağlıydı Zîne’ye. Beko’yu vuran Tacdin fedakârlığın ve bağlılığın örneğiydi. Aşka ve güzele engel olmaya çalışan Beko’yu yok edecek kadar tutkuluydu aşka, dostluğa ve âşıklara.
Mem ile Zîn destanında geçen peri padişahının kızları yani Tavbanu, Sterbanu ve Heyvbanu, Zîna Zedan’ı bulutların üzerinden alıp Meme Alan’ın sarayına götürmüşlerdir. Burada anladığım, aracılar peri padişahının kızları da olsa kavuşmanın, aşka ulaşmanın Bekoların etkisizleşmesiyle mümkündür. Bekolar etkisiz olmalılar.
Aşkın yol haritası çıkarılmış, artık önemli olan yola koyulmak olmalıdır. Aşka ulaşmanın tüm yolları belirlenmiştir. Yol ise engebelli, sarp kayalık. Aşka giden yol diken ve tuzaklarla doludur. Geriye dönüş ise imkânsız. Şairin dediği gibi, geçtiğimiz tüm köprüler yakılmıştır.
Mehmed Uzun, ‘’Yitik Bir Aşkın Gölgesinde’’ adlı eserinde bir Kürt aydını olan Memduh Selim Bey’i anlatır. Memduh Selim Bey ülkesini terk etmek zorunda kalmıştır, ama bir saniye desen, Ağrı isyanın yenilgisine kadar umudunu yitirmemiştir.
Sürgünlüğünün ilk yıllarında bir kıza tutulur. Kızı adeta taparcasına sever. Bu arada Ağrı’da isyan başlamıştır. Memduh Selim Bey isyanı tercih eder.
Gider aylarca Ağrı’da direnişçilerle birlikte kalır. Memduh Selim Bey’in öldüğünü sanan nişanlısı başkasıyla evlenmiştir. Mücadelesi, yani en büyük aşkı yenilgiye uğramış, yalnız ve biçaredir Memduh Selim Bey. Acaba evlenebilseydi nişanlısıyla mutlu olabilecek miydi? Doğrusu hiç sanmıyorum. Kahrolacaktı yine lanet okuyacaktı hain feleğe, tıpkı Siyabend gibi.
Siyabend gökte düşen demiri kılıç yaparak ailesini yok eden feleği arar. Feleğin çadırını buldum derken, çadırdan çıkan Xecê’ye âşık olur. Alıp Sipan dağına götürür. Sipan dağında düşmüştür bir geyiğin peşine sevgiliye kendisini ispatlaması için. Felek, geyik kılığına girer ve Siyabend’i uçuruma çeker. Geyik yani felek Siyabend’i uçurumdan düşürür. Tüm aşk destanlarımızda yanlış hesaplar vardır. Felek ve Bekoları hesaba katmadan aşka ulaşmak istenmiştir. Bundan dolayı da tüm aşklarının sonu trajedi ile bitmiştir.
Yine serde bilinç, yüreklerindeki aşkla yürünmelidir diyoruz. Yalnız bu sefer her şey inceden inceye hesaplanarak yola revan olunmuştur. Çünkü biz Hakikatçılar, severiz börtü böceği ve cümle mahlukatı; kutsal su gözelerini, ağaçları, dağları, bayırları, ayı ve güneşi…
İnsan kalbini Allah’ın mekanı olarak biliriz. Kalp kırmak, Allah’ın evini kırıp paramparça etmektir.
Bundandır ki biz Hakikatçılar, vedalaşırken aşk ile deriz.
72 millete aynı nazardan bakarız. Irk temelli değil, can olarak görürüz insanı. Aşkla sema döneriz.
Ve yönümüzü daha çok dönmeliyiz mekanı Nur U Haq’a…


Mehmet Söğüt

Benzer Haberler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Yazıda Dikkatinizi Çekebilir!
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün