Dil, Sevgi Ve Güç

Derlerki zamanın birinde, yaşlı bir kabile şefi varmış. Yerine geçecek şef adayının ne kadar zeki olduğunu anlamak için, ondan iki kap yemek hazırlamasını istemiş.
”Birinci yemek dünyanın en lezzetli yemeği, ikincisi de en kötüsü olsun,” demiş delikanlıya.
Belirlenen günde genç şef adayı, yaşlı şefin önüne çok iyi pişirilmiş, inanılmaz derecede lezzetli bir inek dili koymuş. Yaşlı şef hayatı boyunca böylesine lezetli bir yemek yememiştir. Öylesine lezizmiş ki, ihtiyar kabile şefi neredeyse parmaklarını yiyecekmiş.
İkinci yemeğine sıra gelir.
Ve şefin önüne yine bir inek dili koyar. Ama ikinci yemeği doğru dürüst pişmemiştir. Tatsız ve tuzsuzdur.
Şefin midesi bulandığı için yüzü de buruşur.
Yaşlı şef bunun nedenini sorar, ‘’Her iki günde inek dili hazırladın. Neden biri en lezzetli ve ikincisi neden en kötüsüydü?’’
Genç şef adayı, ”Dil dünyanın en lezzetli şeyidir,’’ der ve ekler: ‘’Çünkü dilimizle hakikati dile getirip insanların doğruya, iyiliğe ve başarıya ulaşmasını sağlayabiliriz. Dilimizle kabilemizi bir arada tutarız.
”Dil dünyanın en tatlı, en güçlü aleti olduğu gibi en kötü şeyidir de… Kırıcı, yanlış ve yalan söyleyen diller insanları kırar, onları yanlışa yöneltir. Dilin söylediği yalan ve kırıcı sözlerle kabilemizi paramparça edebiliz. Dil, en zararlı ve öldürücü silahtan da beterdir.”
Bu cevaptaki zeka kıvılcımını görür yaşlı kabile şefi, bilgelikle gülümser ve yerini ona bırakır.
Dil bir güçtür, doğru. Yalnız tersi de doğrudur. O büyük güç başınızı belaya da sokabilir.
Dil insanın iç dünyasını ve zekasını da dışa vurur. Yapmamız gereken karşıdaki insanı dikkatlice dinlemektir. “Benim gibi dürüst olun,” diyen birini tanıdım. Açık sözlü olduğunu ve hayatında hiçbir şey saklamadığını söylüyordu. Hiç de öyle olmadığını biliyordum. Çünkü konuşmaları arasında, kendisini övmesine rağmen kişiliğini yansıtıyordu.
Sevgi temelli kurulmamıştı iç dünyası. En yakınındakini bile, garezlerle yerle bir etmeye çalışabilirdi. Nihayetinde öyle de yapmıştı. Çünkü dünyası nefret üzerine kurulmuştu. Hilekarlığıyla, acımasızlığıyla zirvelere ulaşsaydı bile, o mutsuz olmaya mahkumdu.
Bu anlamda Hz İsa’yı çok önemserim. Çünkü sevgiyi vaaz ediyordu. Öyle ki dışlananlara, murdar sayılanlara, putperestlere, kadınlara sevgiyle yaklaşıyordu. Belki de sevginin gücünü keşfetmişti. Belliki mutluluğun ve huzurun da sırrını çözmüş.
Sevgi bütünleştiricidir. Sevgiyi esas alan bir dil, aydınlık bir geleceğe bizi taşır. Bireysel yaşamdan tutalım, siyasete kadar bu böyledir. Ve gittikçe bizi bölen, un ufak eden bir dil kullanıyoruz. Bu da gözyaşına neden oluyor. Irkçılık ve dincilik dışında, her düşünce akımına açık olmalıyız. Çünkü her düşüncenin bir sevgi tortusu vardır. İşte tortuları birleştirip, uçsuz bucaksız bir sevgi okyanusu oluşturalım. Ancak o zaman, dünyamız rahat bir nefes alabilir. Çünkü sevgi dünyasında öldürmek, kıskanmak, çıkarcılık, yalan ve garez çalmak yoktur.
Sevgiyle kalın…
Mehmet Söğüt
