AĞLAMA

gözyaşınla doldu hicran kuyusu
dokunsaydım tüy hafifliğindeki yüzüne
kokun elimde kalacaktı belki de
gözlerindeki uzaklığı fark ettim
üşüdüm yalnızlığımda
çünkü gülmek sana yakışıyor, dedim
gülümsedin yalnızca

ıssız ve ıslaktı sokak, bir ışık stunuydu yüzün
dönseydim karanlık anı ormanına çatlayasıya ağlayacaktım, sustum
faili belli bir cinayetin kalbinde izi vardı
gözlerimdeki hüznü yakaladın sandım
ürktüm, baksaydın görecektin içime gömdüğüm ölü gülleri,
tanrım dedim içimde, tanrım papatya üzülmesin

HAYAL UMMANINDAN
kelebek hafifliğinde yüzün omzumdayken
şad oldum papatyam, büzüşmüştü dudağın
nefesin boynumda fırtınalar koparırken
korktum nefes almaktan
sonrasında seni inciten
kemiğime küfrettim

küçücük bir aşk adamız olsun isterdim
ne ayrık otu olsaydı orada ne de küstüm çiçekleri, yalnızca papatyam ve lavanta bahçeleri, çıktım hayal ummanından
öylesine güzeldiki yüzün, öpmeye kıyamadım

ŞARABİ AŞK

poseidon tapınağının bulunduğu tepeye koşuyordum sanki
soluk soluğa, tanrı yakamozları almıştı denizden,

yıldızlar sönüktü
kalabalığa aldanma papatyam
yıllanmış şarap gibiyken dudakların, yapayalnızdım

gördüm şarabi aşkla ıslaktı dudakların
mahmur gözlerinin deltasında mıydım
şirin bakışlarının, inadının
merak işte, maruz gör papatyam
en dayanaklı çiçek sensin, bilirim
sabrımsın, sabırlısın

ÖYLESİNE MAHSUN VE ÖYLESİNE HÜZÜN

gök renginde bakışların perdelemiyor
keder yazılı derinliğinde gözlerinin
ver elini, gam yükleyelim vagonlara
uzak, tenha istasyonlara varsın da
onları indirecek kimseler bulunmasın

sensizlik beni yangınlara sürükler
sevda çiçeğim, gülüm, kenetlense ellerimiz
sevdiğimsin her şeye bedel,
al beni yüreğine sar desem
bitse tüm endişelerin
duyumsasan kalbimdeki frezya kokusunu
ve kanat çırpsa güvercinler gökyüzüne
biz bir elmanın iki yarısıyız desen.

GÖL VE DAĞ

lavanta bahçeli esprileri çınladı beynimde, gülümsedim, ulvi maviliklere ağdı içim
kırık bir bankta oturmuştum, karşımdaki göl bitiminde dağ papatyaları mihmanıydı yüreğimin.

sevince büründü martıların çığlıkları
bakışlarındaki zirve esintisi efilderken hâlâ,
karşımda onu gördüm
yurdumdu benim, zarif, gülümsedikçe ayça yüzüne vurdu sevginin şavkı
ve sevinç çığlıkları attım…

mahzende çürüyen gayrimeşru bir cesettim, terk edilmiş, yapayalnız ve bir çiçek gibi belirdin, öylesine derindiki gözlerin dedim, gözlerine otağ kurdum.

yoğur, sev beni, dağ güllerinin aşkına yor, ölürsem aşktan, zirvelerinin maviliğine göm.

TİTREK AŞK KULVARINDA

seni sevmek frezya kokulu bir yaşam
bakışının buğusu, sesinin tınısı
sevincimdir dedim, gülümsedim

yaşam istencim, kırağı çalsa da yüreğim
anlamısın darı dünyamın
varlığın yeter, sevmesen de olur
kırık masa, şarap kadehi ve hayalin
beni sorarsan eğer, henüz yeni başladım

sağaltıcı neşterimdir gözlerin
gel, darılma, müsade et sonra
İpeksi saçlarına sarı çiçekler takayım
kafam bir hoş, peş peşe kadehler
beni sorarsan eğer
o titrek aşk kulvarındaki meyhanedeyim
Mehmet Söğüt

Benzer Haberler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Yazıda Dikkatinizi Çekebilir!
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün