KOMÜNİZMDE AİLE VE KADIN

3.Bölüm

Yazıya aslında sevmediğim bir yöntemle başlayacağım.
Friedrich Engels kadınlarla ilgili şöyle demiştir: “Kadınların müşterekliği, sadece burjuva toplumuna ait olan ve bugün fuhuşla gerçekleşen bir olgudur. Fakat fuhuş özel mülkiyete dayanır ve onunla birlikte kaybolur. Böylece komünist rejim kadının müşterek kullanımını getirmek şöyle dursun, aksine onu ortadan kaldırır.”
Karl Marx ise şunu söylemiştir: “Kadınlar, kız kardeşlerim, hazırlanan savaşta uyuşuk kalmayın, çünkü kazanan en fazla seven olacaktır! Kız kardeşlerim, vücudu satılıp kalbi boğulan kişiler olmayın artık. Olmazsa benim gibi yapın, protesto edin ve ölün!”
Karl Marx ve Friedrich Engels şunu söylemişlerdir: “Kaldı ki, komünistlerce açıkça ve resmen uygulanacağını iddia ettikleri kadınlar üzerinde ortak hak sahibi olunmasına karşı burjuvaların duyduğu namuskârânî öfke kadar gülünç bir şey olamaz. Kadınlar üzerinde ortak haklara sahip olunmasını komünistlerin önermesinin hiç gereği yoktur; o zaten ta ne zamandan beri var olagelmiştir”.
Emperyalist-kapitalist sistemin bilinçli çabalarıyla, kapitalist sistemin menfi dünyasında en çok etkilenen kadınlardır.
Komünizmde bilinen aile kavramı olmayacak. Bugünkü aile kavramı eşitsizlik ve şiddet içerir. Aile kavramının ortaya çıkışından beri, ailede baskı gören, sömürülen kadın olmuştur. Burjuva sisteminde ailede saygı yoktur ve erkeğin çıkarlarına göre nitelik almış bir kurumdur. Komünizmde aile kavramı insan özgürlüğü üzerinde şekillenecek ve tamamen gönüllülük ilkesine dayanacak. Birlikte olmayı ve yaşamayı iki kişinin özgür iradesi belirleyecek. Saygılı ve hoşgörülü bir ilişki olacak. Ayrılma yine gönüllü şekilde yaşanacak. İki kişin özgürce karar verdiği bir ilişki yapıcı ve eğitici olacaktır. Komünizmde iki kişinin birlikte kolektif yaşaması, toplumdaki sosyal değerlere katkı sunacaktır. Sevgi ve saygı gönüllü yaşamda bir prensip gibi kabul edilecek. Dolaysıyla ayrılıklarda kavga, şiddet, baskı yaşanmayacak. Komünist perspektifte insan en büyük değerdir. Komünist felsefede cins ayrımı yoktur ve olamaz. Birileri birlikte yaşamak istiyorsa, buna karar verme özgürlüğüne sahiptir. Cinsel yaşamda gönüllü ilişkiden başka bir anlayış olmaz, olamaz. İnsanlar birbirlerine düşman olmaz. Burada bir olgudan söz ediyorum. Tek tek tekil yanlışlara karşı, insanlar birlikte mücadele edecekler. İnsan aklı komünizmde daha çağdaş düşünme yeteneğine sahip. Sevginin en yüce bir değer olarak düşünüldüğü ve uygulandığı bir dünya var olacak. Sevgi duygusu istismara açık olmayacak.
Birlikte gönüllülük ilkesi, ayrılmada da gönüllülük ilkesi olacak. Taraflardan birinin istemediği durumlarda, ayrılarak saygınlığını koruyacaktır. İnsanlar maddi çıkarların hesabını yapacak bir birliktelik yaşayamayacak. Çünkü, komünizmde insanların maddi sorunları yoktur. Maddi çıkarlar üzerinde aile, kapitalist sistemde olandır. Birlikte hayatı paylaşma bilinci ve iç işlerde eşitlik ve gönüllülük ilkesi olmayacak. Birlikte yaşama içinde bir iş bölümü yaşanmayacak. Kadın şu işlere daha yakındır türünde bir düşüncenin burjuva dünyasına ait olduğu biliniyor. Komünist sosyal yaşamda kadın üzerinde en ufak bir ayrıcalık olmayacak. Evde de gönüllü çalışma üzerinde bir ilişki inşa edilecek. Erkeğin kadın üzerinde hiçbir hakimiyeti bulunmayacak. Ayrılıp ayrı yaşamak istediklerinde paylaşacak bir tek şeylerin olmaz. Ayrı yaşamak için mahkemeye gibi bir kuruma gitme şansları yok. Ayrılma hakkı iki kişinin özel sorunudur. Bilinçli insanların birlikte yaşaması, her türlü yozlaşmaya kapalı olacaktır. Namus kavramı erkeğin özel bir ayrıcalığı olmaktan çıkacak komünizmde namus kavramı bugünkü bilinir haliyle yaşanmayacak. Namuslu olmanın ölçüsü yaşadığı sosyal ilişkileri bencilliklerden kurtarmak olacaktır. Dincilerin, komünistler üzerinde geliştirdikleri demagojik safsatalar ve saçmalıklar, aslında kendi yozlaşmış ahlaksızlığını kamufle etmeye yönelik namussuzluklardır. Komünizmde çocuğun babası belli olmaz iddiası, söylemi komünizme yapılan kara bir saldırı olarak kaldı.
Gönüllü birlikte yaşayan iki kişinin temelinde sevgi olacak. Gönüllü birlikte olmak, insanların özellerinin olmayacağı anlamına gelmez. Bu noktada çok şey yazmak mümkün. Ancak bu yazılacak olanlar bir öngörü olabilir. Ancak soyut iddiaların, sosyal hayata nasıl karşılık bulacağı yaşanan zamana bağlıdır. Ben olması gerekenden söz ediyorum. Komünizmde çocuk sevgisi ve çocuğa ilgi en üst düzeyde yaşanacak. Çocuğun yetişmesi komünist sistemin ahlaki değerleri üzerinde olacak. Çocuğu yaşatmak toplumun kolektif bir çabası olacak. Biyolojik aile her zaman var olacak. Ancak çocuğun büyümesi bütün toplumun sorumluluğudur. Çocuklar arasında hiçbir konuda ayrımcılık yaşanmayacak. Eğitimde tutun da, çocuğun beslenmesi, günlük aktivitesi aynı ölçüler içinde olacak. Çocuklar kutsal birer canlı gibi titizlikle korunacak ve dikkatli bakılacak. Doğum sürecini kısaltmak mümkün olabilir. Tam da bu noktada bir başka devrim gerçekleştirmek mümkün.
Komünizmde aile olmaz derken, komünizmde kapitalist aile yaşantısı olmaz demek istiyoruz. Kapitalizmde aile ilişkisi sömürücü bir baz üzerinde inşa edilmiştir. Burjuva ailede hiyerarşi erkeğin diktatörlüğü ile başlar. Yani koca ailede devlet gibidir. Kapitalist modernitede kadının ailede statüsü değişmedi. Komünizmde kadın bir insan olarak yaşar ve toplumdaki her birey kadar özgür bir kimliğe sahip olacak. Kadın-erkek ayrımcılığı hem teorik , hem de pratik olarak olmayacak. Komünist düşünceye yöneltilen bütün eleştiriler birer saçma-sapan manipülasyonlarla sınırlıdır ve hiçbir gerçeği yansıtmıyor. Kapitalist sistemde kadına bakış ve aile ilişkisi kadının sömürülmesi ve kötü bir tarzda kullanılması olduğu biliniyor. Asırlardır kapitalist düşünce ve kapitalist düşüncenin değişik varyantları kadını kullanılacak bir sürü gibi düşünmüşlerdir. Kadını sosyal hayattaki yeri, erkekle mukayese edilemeyecek kadar ötekileştirme ve yalnızlaşma kimliği kazandırıldı. Kapitalist ideolojide kadına karşı baskı ve şiddet süreklilik gösteriyor ve her alanda sömürülüyor. Maddi boyutun dışında kadın cinsel olarak da sömürülüyor. Kadına karşı davranış, kapitalist sistemde düşmanca olmuştur. Burjuvazinin ve dincilerin “entelektüelleri, aydınları” komünizmin “üretim araçları üzerindeki toplumsal kolektif mülkiyet görüşünden hareketle kadının da ortak kullanıldığı iğrenç yalanlar uyduruyorlar. Kadın bir özel mülkiyet değil, Kadını özel mülkiyet kategorisinde gören ve kadını keyfine göre kullanan pratik burjuva ideolojisine aittir. “Kadını kullanma” görüşü üzerinde üretilen yalanlar ve yapılan kara propagandalar, kapitalizmin ve dinciliğin yozlaşması ve çaresizliği olarak düşünülmeli.
Komünistlere yapılan “suçlamaların” ne teorik, ne de pratik karşılığı vardır. Burada yanıtlanması gereken ve karşı çıkılması gereken kapitalist ideolojinin teori ve pratiğidir. Burjuva ideolojisinin politik sonuçları kadını erkeğin seks zevkine mahkum etmiştir. Dünyada genelevlerinden tutun da açık-gizli fuhuş yerleri, seks mağazalarındaki artışlar, iğrenç bir kültür haline getirildi. Kadının cinsel olarak çalıştırılması devletin ekonomik bir getirisine dönüştü. Kadının ticaret sektöründe seksin bir metaya dönüştürülmesi her geçen gün büyütüldü. Sömürücü çark kadının sömürüsü üzerinde devam ediyor. Burjuva sınıf kendi ahlaksız değerlerini kamufle etmek için, komünistleri mesnetsiz iddialarla suçlamış, geri halk yığınlarını büyük oranda komünistlere karşı kışkırtmayı başarmıştır. Komünist görüşü savunanlar, sistem tarafından “ahlak yoksunu” bireyler olarak gösterilmiş ve sınırsız karalamalar yapılmıştır. Namuslu geçinen bu namussuzlar manipülasyonlarla halkın geri ve tutucu duygularını okşayarak, komünistlere karşı binlerce provokasyon yaratmışlardır. Temelde kadına karşı sosyal hayatın her alanında suç işleyen, komünist düşünce değil, suçlamalara hedef olacak olan kapitalist düşüncenin ta kendisi olmalı. Kadını bir meta olarak düşünen burjuva liberal kapitalist anlayışa karşı mücadele eden komünistler olmuştur..
Gezegenimizde işçi-emekçi, ilerici kadın, feminist kadın örgütlenmesi daha devrimci bir nitelik kazanıyor. Son yarım asırdır kadın hareketi hayatın her alanında etkili bir güç olmaya başladı. Devrimci-sosyalist-Marksist kadın bilinç ve kararlılıkla yaşamın içinde ve toplumun her kesiminde yerlerini almak zorunda. Kapitalizmin devrimci yolda tasfiye edilmesinde kadın için çok daha anlamlıdır. Zira kapitalist sistem genel olarak insan için, özel olarak kadın için bir gelecek vadetmiyor. Kadının her türlü sömürüden ve şiddetten kurtulması günümüz problemlerin başında geliyor. Solun kadına ve aile esprisi hayli sorunlu görünüyor. Solun ideolojik dünyasında, kadınla ilgili her ne kadar doğru söylemler bolca yapılsa da, sol pratik olarak kadın ve aile gibi temel bir problemde tutucu ve geri bir zeminde durmaya devam etti.


Robert Pekoz

Benzer Haberler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Yazıda Dikkatinizi Çekebilir!
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün