Yaşamı Yerinde ve Yeniden İnşa Hareketi Çağrısıdır:

Toprakla Sözleştik: Bilgeliği Ölümde Değil, Yaşamda Arıyoruz

İnsanlık, modern zamanlarda öğrendikçe ilerlediğini sandı. Bilgiyi çoğalttı, üniversiteler kurdu, kitaplar yazdı, ödüller dağıttı. Fakat tüm bu “gelişim”in ortasında, toprağın üzerinde yaşayan milyonlarca canlıyı, kadim halkları, dilleri, inançları, kültürleri yerinden etti. Öğrendikçe katletti. Akademi büyüdükçe vicdan küçüldü. Bilim ilerledikçe toprak çöktü. Biz, Yaşamı Yerinde ve Yeniden İnşa Hareketi olarak işte tam da bu çelişkinin ortasında duruyor ve soruyoruz: Siz bu kadar şeyi öğrendiniz de neyi unuttunuz?

Öğrenmek Ölmekse, Bilmemenin Vicdanı Daha Temizdir

Hiroshima’yı, Halepçe’yi, Roboskî’yi, Cizre’yi bilmeyen bir akademisyen yoktur. Peki, bu soykırımları kimler yaptı? Bombaları hangi bilgiyle ürettiniz? Kimyasalı hangi laboratuvarda sentezlediniz? Bilin ki siz bilim insanı değil, birer ölüm mühendisisiniz. Üniversitelerde öğretilen “başarı”, “uygarlık”, “gelişim” adı altında, sistemin robotu haline geldiniz. Ölümü ticarileştirdiniz, bilimi piyasanın ve iktidarın hizmetine sundunuz. Ne zaman ki daha çok öldürür hale geldiniz, işte o zaman size “başarılısınız” dediler.

Oysa hiç üniversiteye gitmemiş, okumayı yazmayı bilmeyen bir köylü, bir kadın, bir çoban sizin kadar katliam yapmadı. Çünkü onlar doğanın bilgeliğiyle yaşadılar. Ekosistemin dengesi içinde, ne fazlasını istediler ne de başkasının alanına göz diktiler. Onlar öğrendiklerini doğadan öğrendiler. Sizse sadece egemen sistemin diliyle öğrendiniz. Ve öldürdükçe “insanlık için bir adım” attığınızı sandınız.

Toprak Demokratiktir, Sizin Öğrettikleriniz Değil

Toprak ne öğretir? Önce paylaşmayı. Toprak, herkese yetecek kadar ürün verir; ama biriktirmeye, çalmaya, gasp etmeye izin vermez. Toprak, hakikatin ve adaletin sembolüdür. Ama siz, onu da özelleştirdiniz. Tarımı endüstrileştirdiniz, doğayı metalaştırdınız. “Kalkınma” adına vadileri betonla boğdunuz, dağları delik deşik ettiniz, suları ticarileştirdiniz.

Sözde doğayı korumak için çevre bilimi geliştirdiniz ama aynı bilimle ormanları kesmenin, suyu metalaştırmanın, halkları yerinden etmenin yollarını da buldunuz. Bütün bunları yaparken, arkanıza büyük teoriler dizdiniz. Sanki ekolojiye duyarlısınız gibi davrandınız. Ama toprak hiçbirinizi affetmiyor. Çünkü siz onun adaletini anlamadınız.

Dil, İnanç, Kültür: Sizin Öğretemediğinizi Toprak Öğretiyor

Annelere ne dediniz? Bugün dünyada binlerce dil açığa çıkardı. Her gün birini yok ediyorsunuz. Bizi neden öldürdünüz? Dilimizle mi? Oysa o dilin içinde hikmet, doğa bilgisi, yaşam sevinci vardı. O dili susturarak sadece bir kelimeyi değil, bir yaşamı yok ettiniz. Kadim halkların felsefesine, mitolojisine, doğayla kurduğu bağa düşman oldunuz.

Farklı inanç biçimleri, tarihsel olarak birbirinden farklıdır. Ama siz, 72 milleti bir nazarda görmeyi unuttunuz. Oysa bu, sizin öğrettiklerinizin tam aksine, inançların ve halkların barış içinde bir arada yaşayacağı bir dünyayı işaret ederdi. Ama siz, onları birbirine düşmanlaştırdınız. İnancın her biçimini ranta çevirdiniz.

Kadını yok saydınız, çünkü o doğurgandı, üretkendi, yaşatandı. Çünkü kadın toprağa benzerdi; ektiğinizi yeşerten, verdiğiniz sözleri tutan, ikrarı kutsal sayandı. O yüzden onu da susturdunuz.

Bilgelik Sözde Değil, Eylemdedir

Bugün üniversitelerinizde milyonlarca makale yazılıyor. Ama hiçbiri toprağın adaletini, suyun kardeşliğini, yaşamın eşitliğini anlatamıyor. Çünkü o makaleler, sistemin onayladığı dilden yazılıyor. Birilerini yok saymadan, hedef göstermeden, ötekileştirmeden bilim yapamıyorsunuz. Çünkü sizde bilgelik yok; sadece hesap, çıkar, iktidar ve veri var.

Oysa toprak ne der? Her canlının rengi ayrıdır, her çiçeğin kokusu başkadır. Ama birlikte yaşarlar. Toprak ayrım yapmaz. Toprak, bilgiyi doğrudan verir, kelimesiz öğretir. O yüzden biz “sözle değil eylemle” diyoruz. Çünkü eylem, toprağın dilidir. Sessiz ama derindir. Kalıcıdır.

Biz Ne Yaptık?

Biz, Yaşamı Yerinde ve Yeniden İnşa Hareketi olarak bu düzeni reddettik. Betonla değil, toprakla bağ kurduk. Bilimle değil, hikmetle ilerledik. Kitaplarda yazılanı değil, dağların, derelerin, kadınların anlattığını dinledik. Yeryüzü sofrasını kurduk; herkesin eşit oturabileceği bir sofraydı bu. Kimseyi dışlamadık. Ne dili, ne kimliği, ne inancı nedeniyle. Çünkü doğa da dışlamaz.

Biz toprakla sözleştik. “Artık bu ölüm düzenine boyun eğmeyeceğiz,” dedik. Adaleti evrenden, doğadan, toprağın kadim yasasından öğrendik. Bilgeliği diplomasız kadınlarda, okuması yazması olmayan dağ köylülerinde, göç ettirilmiş halkların hafızasında bulduk.

Sonuç Yerine: Biz Ölüm Değil, Yaşamı Savunuyoruz

Bugün, yaşanan tüm acılara rağmen yaşamdan yanayız. Barışı, adaleti, çok kültürlü birlikte yaşamı yeniden inşa etmek istiyoruz. Ama bunu sadece politik bir programla değil; toprağın ruhuyla, doğanın felsefesiyle, kadının üretkenliğiyle yapmak istiyoruz.

Bizim hareketimiz; geçmişiyle yüzleşmeden geleceğe yürümeye kalkışanlara karşıdır. Biz, yaşadıklarımızı unutmadan, susturulanları konuşturarak, bastırılanı yeşerterek yol alıyoruz.

Çünkü biz biliyoruz:
Toprak adildir. Doğa öğretir. Kadın yaşatır.
Ve biz, evrensel adaletin izini sürmeye devam edeceğiz.

Benzer Haberler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu Yazıda Dikkatinizi Çekebilir!
Kapalı
Başa dön tuşu

Reklam Engelleyici Algılandı

Lütfen reklam engelleyiciyi devre dışı bırakarak bizi desteklemeyi düşünün